Çocuk oyunlardı köşe kapmaca. Şimdilerde moda olan STK kapmaca!
Eskiden hemen yerde Rotary ve Lions kulüpleri vardı. Halen o kadar yaygınlar mı bilmiyorum ama en azından benim bulunduğum yerde şu anda göze çarpmıyor.
Rotary Kulübü’ne meslek vs. açısından biraz daha seçkinler kabul edilirdi. Rotary Kulübü’ne dahil olamamış, üyesi olamamış bazı kişiler de gider Lions Kulübü’nün kapısını çalardı.
31 yıl önce bir Hacı amcanın Lions Kulübü üyesi olduğunu öğrendiğimde çok tuhafıma gitmiş ve kendisine “Ne alaka?” diye sorma ihtiyacı hissetmiştim. O da “Evladım benim oğlan yeni mezun oldu üniversiteden, işe girebilmesi için. Yoksa benim Lionslar’la ne işim olur” demez mi?
Adet olduğu üzere aşk ile şevk ile çalışan istisnaları bir kenara bırakarak söylüyorum; bugün aynı durum STK’larda yaşanıyor.
Herkes bir yerlerde olma telaşında. Bir arkadaşımı derneğin toplantılarına ve sohbetlere çağırdığımda “Gelemem ben falanca vakfın üyesiyim” dedi. “Eğer bir şeyler yapmak istiyorsan Allah rızası için çalışan, gayret eden her vakıf ve derneğe gidip ‘Fiî sebilillah mücadele etmende bir mahsur yok. Neden sadece o vakıf?” dediğimde ise “orasını karıştırma” deyince susmak bana düştü.
Hayır ve hasenat yolunda, sosyal sorumluluk amacındaki dernek ve vakıflar birbirinin rakibi değil ayrıca. “Aynı gaye uğruna çalışan, mücadele eden dernek ve vakıflar birbirinin rakibi değil olsa olsa mütemmimi/tamamlayıcısı/yardımcısıdır!”
Yine geçenlerde farklı bir şehirde yine böyle bir konu açılınca oranın yerlisi olan arkadaşa sordum. “Nasıl …..’da güzel faaliyetler ve hizmetler var mı?” O da “Biz aslında falanca vakfın temsilciliğini almaya çalıştık. Ama araya koyduğumuz adamlar bir işe yaramadı. Biz de filan vakfın temsilciliğini aldık” deyince derin bir iç çekmek zorunda kaldım. Güncel manada bir “dejavu” hali yaşadım. Demek hayır ve hasenat vakıflarının şube veya temsilciliğini almak için de “torpil” gerekiyormuş.
Ne diyelim. STK kapma yarışına devam mı edelim? “Falan fakıf olmadı filen vakıf veya derneği verelim size de… Valla çok seçkin ve elit insanlardan oluşur. Güle güle kullanın. Memnun kalmazsanız gelin iade edin size uyan bir STK mutlaka buluruz. Bak mesela bu da Tüm Türkiye’nin tamamında yaygın olmasa bile epey prestijdir. Kendine şöyle en afilisinden bir de kartvizit bastırdın mı tüm kapılar ardına kadar açılır…”
Bizim geleneğimizde vakıflar çok büyük bir öneme haizdi. Yakın zamana kadar dermekler de öyleydi. Şimdi hepsi oldu STK. Adı ile muhteviyatı da değişim gösterdi adeta. Şimdi STK deyince Vakıf ve derneklerden anlaşılan şeyler anlaşılmıyor. Diğer bir deyişle hitap şeklimiz ile birlikte muhtevaları da değişti.
Bu işi toplum menfaati- sosyal sorumluluk ve Allah rızası için yapanların yanında “örtülü beklentiler” ile “Bir koyup üç alma” beklentisiyle yapılma ihtimali gönüllü teşekküllerin gayelerine halel getirmeye devam edecek.
“Çözüm nedir” diye soracak olursanız, evvela gönüllülük esasına dayalı bu yapılanmalar için kimsenin ifade etmedikleri, edemedikleri gayelerini sorgulamak ve bazı tedbirler acilen almak.
Her dernek veya vakıf kendi içerisinde otokontrol mekanizmasını çalıştırmak zorunda. İçlerindeki çürükleri ayıklamalı, icra etmekte oldukları faaliyetler hususunda da yasak savma babından değil arzu edilen ve en ideal olan faaliyetler tercih edilmelidir.
3,5 yıl önce Diriliş Postası’nda “Hormonlu büyüme” başlığıyla ele aldığım yazıda pek çok tehlikeye dikkat çekmeye çalışmıştım. İki hafta önce yaptığım uyarıyı bu alanda da tekrar etmek durumundayım…
Birileri hâlâ sizden umutlu iken onların umutlarını boşa çıkarmayın; bir şeyler yapın. Bırakın umutları öldürmeyi renklerini dahi soldurmayın!
Aksi takdirde onlar sizden umut kestiklerinde ve sizden sessizce uzaklaştıklarında ve de sizi yapayalnız bıraktıklarında haberiniz bile olmaz Çünkü bu davul zurna eşliğinde yapılmaz.