Aç gözünü kâinata… Gör her yeni günün içinde saklı mucizeyi…
Kulak kesil zamana… Işıltılar geliyor ötelerden ve sonsuz olan sona doğru bir fitil yanıyor gizliden…
Bir doktor hasisliğinde stetoskopu tut kalbine. Hisset sana şahdamarından bile daha yakın olanı…
Aklının projeksiyonuyla dört bir yanına yakıcı bakışlar gönder. Sonsuz kudret elinin sana bahşettiği aklî melekelerinle bak ki eli boş dönmesinler…
Gözlerini koruyamayan düşüncesini de koruyamaz. Harama değecekse gözlerin, onları kirpiklerin düğümlesin… Çelikten olsun iraden, ne eğilsin ne yıkılsın…
Havanda boşluğu döven elinden hesap sor. Niye bunca gereksiz zahmet diye?..
Ayaklarını nizama çek. O’nun rızasını bilsin de yürüdüğü yolda emin kılsın seni…
Omuzlarını ne çok fazla dik tut ne de harabeler gibi çökük. Terazinin korku ve ümit arası ölçüsünden şaşma…
Parmakların şahit olsun imanına. İstikamet üzere bir ömür yaşa. Öyle güzel yaşa ki ölümüne düşmanların bile ağlasın.
Gafil olma… Kömür bulacağım diye elindeki elmastan çekici toprağa vurma. Kazandığın kömür seni ısıtır belki ama her vuruşunda çekicinden dökülen elmas parçalarını deyim yerindeyse mumla ararsın.
Elindeki çekicin elmas olduğunu anlamazsan yani kendine ve sahip olduklarına dönüp bakmazsan sonra çok vah edersin de giden geri gelmez artık.
Sırrına ermek için geldik bu cihana… Karanlığa yaltaklanmadan aydınlığın izini sürmektir derdimiz.
Kum taneleri adedince hikmet pırıltısı var etrafında. Kafanı deve kuşu gibi kuma gömmek ahmaklık olur.
Kıyamda değilsen yani ayakta… Ne zaman fark edeceksin Hayy olanın sana yüklendiği mesuliyeti. Öyle ki bu mesuliyet vazifesi, insan olmanın yegâne gereği…
Şimdi kalk ayağa… Beş hasse ve milyarlarca hücrenle yeniden dirilişin yolunu tut vakit geç olmadan…
Evvela ölçülerini düzelt, doğru tartmak için…
Sarraf ol kendine…
Bak, en kıymetlisinden bir can bahşedilmiş sana.
Yak kandilleri, seç kendine erdemler sözlüğünden en çok yakışanı. Adalet, bilgelik, cesaret, cömertlik, ölçülülük…
Meşrebine en çok uygun olan süs hükmündeki davranışları al. Çünkü davranışların alışkanlık, alışkanlıkların da karakterin olur.
Sözünle amil ol ve yaşamadığını başkalarına telkin etme.
Bir duruşun olsun sözde modern çağın uyutan ve uyuşturan tazyikine karşı.Kendi davranış kurallarını, kendin, inandığın değerler ve hak bilinen kaynaklar üzerinden belirle.
Seni dizayn etmeye çalışanlara müsaade etme.
Televizyon, radyo, gazete, dergi ve internetin aklını satın alan, kalbini esir eden, düşüncene pranga vuran ve hissiyatına pençesini geçiren kanalizasyon atığı yayınlarına ilişme.
Yaradan’ın rızası için sev, yine onun rızası için buğzet… Kızdın mı cehennem kesil, sevdin mi cennet…
Sır dolu hayat akıntısını nur dolu hakikatler okyanusuna ulaştırmadan emaneti sahibine teslim etmek ihtimali dahi acı vermeli bize…
Biz kimiz?
El cevap: Kul…
Bunun şuurunda olmak diriltir insanı…
Sır idrakiyle zamanın kalbine yürüyebilirse insan, işte o zaman anı hakkıyla yaşayabilir.
Ta en başta yani çocuk yaşta üstün idrak sahibiydik hepimiz.
Dünyanın debdebesi içinde kirlendi göz kamaştıran ayna.
Günahların peteğinde kaybolan aynamızı çekip almalıyız oradan.
Zira sevapların banyosunda yıkadıktan sonra yeniden yazmaya başlamalıyız ömür defterini…
Hiçbir şey için geç değil. Her başlangıcın bir sonu ve her sonun bir başlangıcı vardır.
Kader her zaman keder tartmaz. Sevincin de lügatte yeri vardır.
Yeter ki biz bakışımızı değiştirelim ve hakiki sezgilerle bakalım hayata…
Vesselam…