Silgi sadece bize göre yanlışları silmez. Bizim, karşı tarafa göre “yanlış”larımızı da silerler; tabi fırsat verirsek…

Hakikat kimin ağzından ya da kaleminden çıkarsa çıksın her zaman kıymetlidir… Geçtiğimiz günlerde; “Terör örgütleri birileri tarafından kullanılan silgilerdir, onlarla bir milletin bütün değerlerini silerler” diye yazdım; bir yazımda…

Daha sonra kıymetli bir edebiyat felsefecisi ve aynı zamanda şair olan Prof. Dr. Hasan Akay hocama yazımdan bahsederken bana, “silme” işleminin tek taraflı olmadığını gösteren çok güzel bir sözü hatırlattı. O söz, şair Ece Ayhan’a aitti ve şöyle diyordu: “Silgiler silerken silinirler de.”

Tabi söz o kadar ufuk açıcı ki, altını tam anlamıyla doldurmak benim için mümkün olmayabilir… Ama en azından bende uyandırdıkları üzerinden silme işleminin tek taraflı olmayışını izah etmeye çalışacağım… Zira bugünlerde ABD’nin maşa olarak kullandığı silgilerin, “silerken nasıl silindikleri” meselesi oldukça önemli…

Elbette Ece Ayhan kendi sözüyle başka şeyler anlatmaya çalışmıştı. Fakat o sözün, her duyanın hayatında faklı bir silme ve silinmeye işaret edeceği muhakkaktır… Çünkü silen bazen zaman, bazen sel, bazen deprem, bazen rüzgârdır doğal olarak; ama en yapay ve düşmanca ve tabi “akl”ı da olduğu için belirli bir bilinçle silen insandır kuşkusuz…

Ben de Suriye ve tabi diğer bölgelerdeki terör örgütü görünümlü “silgi”ler olarak ele aldım meseleyi… Uzun bir dönemden beri ne var ne yok silmeye çalışıyorlar… Tabi doğal olarak silgilerin bir iradesi yoktur. O sebeple hareket ettirecek ve nereyi silmesi gerektiğini belirleyecek bir el ve o eli yönlendirecek bir de beyin olmak zorunda…

Yakın coğrafyamızda ve dünyanın değişik bölgelerinde her türlü değeri, zihinleri bulandırarak barbarca silmeye kalkanların da artık silinmeye başladığının görebiliyoruz. Yazılar ne kadar sağlam yazılmışsa silgiye mukavemetleri de o oranda güçlüdür ve silgiden de o oranda parça koparırlar…

Bu coğrafyanın tarihi de, çok fazla silgi eksiltmişe benziyor. Zira silgiler ortada yok ama yazı hâlâ aynı berraklığı ile duruyor… Her ayrıntısını medeniyet çizgisinden takip edebildiğimiz yazılar sadece silgilerin değil onları kullanan ellerinde umduklarına ulaşamadığını gösteriyor.

Özellikle İslâm şuuruyla bezenmiş dönemlerin çok farklı bir motivasyonla davalarına ve topraklarına sahip çıktığı açıktır. Kısa süreli bulanıklıkların ardından tekrar kendi mecrasında akan medeniyet ırmağı hep aynı şuuru taşımıştır günümüze…

İnanıyorum ki bundan sonra da aynı şuur ayakta kaldığı sürece ve kararlı bir tutum sergilendikçe silgi yazıyı değil, yazı silgiyi silecektir; tıpkı tarihte olduğu gibi… Bir “silgi” olan DAEŞ, yazı tarafından neredeyse silindi… Sıra YPG de inşallah… Göründüğü kadarıyla onları tutan elde yorgunluk, kumanda eden zihinde de karmaşa hâkim… Bu durumun iradesini ortaya koyan elbette Türkiye’dir… Yaptığı harekâtlarla bunu başarmıştır. İradesiyle başarmıştır… Devlet aklıyla başarmıştır…

ABD’nin gardını dağıtan bu irade artık herkesin görebildiği bir berraklığa da ulaşmıştır… Le Monde gibi Avrupa’nın önemli gazeteleri, ABD’nin CNN’leri bile ikrar ediyorsa mesele yeteri kadar berraktır artık… Zeytin Dalı Harekâtı ile ABD’nin bütün dışişleri tarumar olmuştu; şimdi ise daha harekât başlamadan bir tarumar yaşanıyor…

İrade tamam ama ayakları yerde bir irade olmak zorunda… Kendi konumunu “duygusal aşırı yükselme” ile kaybeden nice irade hedefine varamadı… Şuurlu bir irade, tefrikasız bir vahdet temel dinamiktir bu noktada…

Bunlar da tamamsa: Ha gayret! Silgiyi silmeye devam o zaman…