Bir de seçmen tercihi saygı görmezse, seçmen de saygı göstermez. Millet kararını vermiştir ve bu kararda seçilemeyenler ya da seçimden memnun olmayanlar kendi hatalarına da bakmalıdır.

Seçimler bitti, itiraz süreleri de bitti. Ancak İstanbul’da yazıyı yazdığım saat itibari ile sayımlar sürüyordu. Belki şimdi bitmiştir ya da bitmek üzeredir. Bence işin sadece hukuki boyutu kaldı. Bundan sonra da hukuki haklar her ne ise tüm bu haklar elbette ki takip edilir. Sonuçta milletin iradesi ortaya çıkar. Herkesin, her kesimin istediği de milletin iradesinin tam olarak ortaya çıkmasıdır zaten. Bunun güvencesi ise YSK’dır.

Gazeteci kanunları da iyi bilendir. Öyle olmalıdır en azından. Ama çoğu tartışma programlarında konuşan gazetecilerin yanı sıra değişik meslek gruplarındaki kişilikler de yaptıkları konuşmalarda hukuki sorumluluk bir yana sadece duygu ve düşüncelerini anlatır oldular.

“Böyle olmalıdır ya da şöyle olmalıdır” şeklinde duygu ve düşünceleri seçim süresince yaptılar zaten. Millet de herkesi, her kesimi dinleyerek bir karar verdi. Kimine az kimine çok, kimine ilçede kimine de büyükşehirde yetki verdi. Neticede verilen yetkiler millet adına verilir ve hizmet de millet adına yapılır.

“Mazbata neden verilmiyor?” geç verildi ya da erken verildi tartışmaları da boş. Çünkü mazbatanın verilme süreci de hukuki bir süreçtir. Bu işin patronu YSK’dır. Dolayısı ile YSK hukuktan uzak olan duygu ve düşünceleri dikkate bile almaz.

Bu yöndeki konuşmalar, insanların kendi duygularını tatmin etmekten başka bir şey değildir. Türkiye’de hukuk var ve kanunlar işliyor. Aksi düşünülemez bile… Aksi yönde yorumlar yapmak da bu ülkeye verilebilecek en büyük zarar olur.

Eleştiri dozunu aşarsak, cehaleti öne çıkarıp, adalet ve hukuka sahip çıkmazsak, bunun zararı herkese dokunur. Bugün ona yarın sana…

Bir de seçmen tercihi saygı görmezse, seçmen de saygı göstermez. Millet kararını vermiştir ve bu kararda seçilemeyenler ya da seçimden memnun olmayanlar kendi hatalarına da bakmalıdır. Hata kabul etmemek ‘Kibir’dendir. Kibir de insanı hayra götürmez.

Müslüman’ın kriterleri ve mücadele alanları Allah’ın (cc) sınırlarıdır. Bu sınırları aşarak yapılan her mücadele nefsi mücadeledir.

Bir davaya katkı sunmak için gerçekten mücadele eden, kendini yoklar ve başarısızlığa neden olup olmadığını düşünür. Bu yönde istişare de eder. Buna kanaat getirirse, görevden alınmayı beklemek yerine de istifa eder.

Yapılan görevlerin Allah (cc) razısı için ve insanın mutluluğu için olduğunu unutmamak gerek. Çünkü hiçbir görev sonsuz değildir. Her görev ve makamın hem sorumluluğu hem de büyük vebalı vardır.

Selam ve dua ile…