Bugünden itibaren yerel seçimlere önümüzde neredeyse dört aylık yani 120 günlük bir zaman dilimi kaldı.
Bu seçim dönemi önceki seçim dönemlerinden ekonomik anlamda biraz daha farklı bir süreçle yol alıyor.
Nedir bu farklılık diye sorduğumuzda da önümüze enflasyon canavarı çıkıyor diyebiliriz.
Hele ki 2024 yılının mayıs ayında enflasyonun tepe noktasına ulaşacağı gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımızda ve seçimlerin de bu tepe noktasına giden süreçten 60 gün kadar önce yapılacağını düşündüğümüzde; bu zaman diliminin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkmış oluyor.
Hayatın yaşanılmasını güçleştiren ve herkesin cebindeki parayı eriten en büyük etken olan enflasyonla mücadele ettiğimiz seçime giden süreçte atılması gereken en önemli adım popülist ekonomi politikalarından vazgeçmektir.
Asla ve asla, her ne pahasına olursa olsun enflasyonla mücadeleden kesinlikle vazgeçilmemeli ve enflasyonu daha da içinden çıkılmaz bir duruma getirecek olan popülist politikalara yaklaşılmamalıdır bile.
Bu noktada tüm ekonomi paydaşları ve ekonomiyi yöneten birimler, fiyat istikrarını sağlayıcı politikalara kararlılıkla devam etmelidir.
Fiyat istikrarını ortaya koyabilmek için de daha önceden açıklanmış olan ve uygulanan bütçe disiplininden en ufak bir taviz bile verilmemelidir.
Eğer seçimler için bütçeden taviz verilirse seçim sonrası yılı tamamlamak için önümüzde duran koskoca dokuz ayı, tüm ülke vatandaşları olarak büyük zorluklarla geçiririz.
Dolayısıyla son zamanlarda kimi şehirlerin belediyelerinde maliyetlerin artmasına rağmen bazı hizmetlerde indirimlerin sağlanması ve hatta kimi hizmetlerin belirli çevrelere bedava verilmesi, sanki seçime yönelik hareketler gibi durmaktadır ve bunların tamamından hızlıca uzaklaşılması gerekmektedir.
Nasıl ki EYT’nin çıkarılması daha doğrusu seçim öncesinde çıkarılması ile bundan tüm emekliler etkilendi ise aynı şekilde yerel seçimler öncesinde yapılacak ekonomik hataların da toplam maliyeti tüm vatandaşlara yansıyacaktır.
Diğer taraftan seçim öncesi kamu giderleri konusunda kesinlikle israfa doğru yol alınmaması ve kamu harcamalarına belirli oranda frenlemeler yapılması son derece önemlidir.
Kamunun her alanındaki harcamalara en üst perdeden dikkat edilmesi ve asla en ufak bir gereksiz harcama yapılmaması gerçekten hayati bir konudur.
Bazı yatırımların verimliliği noktasında çok ciddi problemlerin olduğu bilinen bir gerçekliktir.
İşte bu düzeyde verimsiz olan yatırımlardan hızlıca vazgeçilerek verimliliği yüksek olan yatırımlara odaklanılması seçim sürecindeki mühim konulardan bir diğeridir.
Birkaç aylık rahatlama için birkaç yılı sıkıntılı geçirmek, hiçbir zaman tercih edilecek yöntem ve yaklaşım olmamalıdır.
Bunlara dikkat ettiğimiz noktada; seçimden önce de seçimden sonra da ülkelere gidip para aramaktan vazgeçerek belki de daha güçlü bir ekonomi yapısı oluşturabiliriz.
Elimizdeki kaynakları asla popülist ekonomi politikalarına heba etmemeliyiz. Eğer böyle bir politik yaklaşım izlenirse seçimin hemen ertesinde omuzlarımıza binecek yükün altında kalacağımızı bilmemiz, bu konulara objektif yaklaşmamız açısından ayrıca öneme sahiptir.
Bu yükü güçlü olanlar belki taşıyabilirler ama ya güçsüz olanlar ne yapacaklar?