Asla çok muteber bir şey değildir…

Türk Dil Kurumu, ‘salaklık’ kelimesini “Salak olma durumu veya salakça davranış” olarak açıklıyor. Fransızca ‘stupidité’, İngilizce ‘idiocity’ veya ‘stupidity’ kelimelerine karşılık geliyor.

TDK’nın – biraz muğlak olmasına rağmen-  tanımını beğendim. Başkalarına salak derken kendi salaklığını ortaya koyanlara uygun bir karşılık…

Ama tehlikeli salaklığın ne olduğunu sorarsanız…

Bulaşıcı olanıdır derim.

Siyasete, sanata, edebiyata, magazine…

Ne bileyim toplumun her alanına yayılmış olan ve birbirinin tekrarı olan salaklık türleri…

Tarihçi Fevzi Demir, “Bulaşıcı Salaklık” kitabında bu türlerin yaşadığı hali “zihinsel işlevlerde bozulmaya yol açan, hastanın ve hasta grubunun doğal ve kültürel çevre içinde yaşamını sürdürme ve geliştirme yeteneğinin azalması ve yitimiyle de sonuçlanabilen, kültürel temas yoluyla bulaşan, memetik kaynaklı ilerleyici bir zihin hastalığı” sözleriyle tarif eder.

Bu türler ayrıca kendisinin aydınlıkta olduğuna inanırlar. Aydınlatma misyonu taşıdıklarını varsayarak, kendi hayatları ve çevresindekilere zarar verebilme manyaklığına kadar ilerleyebilirler.

Sözü uzatmayacağım…

Papyonlu bir yalı profesörü var. Ekran jürilerinin en vazgeçilmez elemanlarından biri…

Hani ballandıra ballandıra kendi dışkısını yediğini anlatan…

12 Eylül dönemindeki dışkı yedirme işkencelerini çok normal karşılayan ve “insanlara dışkı yedirmek işkence değildir” veciz sözüyle tarihe geçen garip adam (adam mı?)…

En son, bu ülkenin çile çekmiş ciddi sanat adamlarından birine, en namuslu, en anti-emperyalist ulusalcılarından Metin Erksan’a ‘salak’ diyerek bir ‘level’ daha atladı!

Dedi ki: “Metin Erksan diye bir salak vardı…”

Hatırlarsınız, daha önce de Piri Reis haritası üzerine kurgulanmış bir televizyon programında, “…ama Kanuni (Sultan Süleyman) salak olduğu için bu haritanın önemini anlamadı. Eğer anlayıp dünyanın nasıl değiştiğini görseydi, Osmanlı yıkılmazdı, bugün hâlâ dünyanın en büyük devleti olurduk” demişti.

Önceleri, bunu günlük konuşma diline pelesenk olmuş bir yardımcı kelime olarak kullandığını düşünmüştüm. Hani, her üç kelimesinden biri müstehcen olanların alışkanlığı gibi…

Ama değil…

Bu boş teneke, 12 Eylül cuntasının lideri Kenan Evren öldüğünde cenazesine çelenk göndermişti; arşivlerde var.

Eğitimsizlerin oy kullanmasına da karşı bu adam. Hatta “Cahillerin demokrasisine, yani oklokrasiye karşıyım” diyebilecek kadar da zaman ayarlı bomba…

Salaklık nedir? Bunu bir kez daha düşünelim.

Kanuni mi salak, Erksan mı? Ya da her ikisine birden salak diyebilme cüretini gösteren müptezel mi?

İtalyan ekonomi tarihçisi Carlo Maria Cipolla, bir milyon tiraja ulaşan “The Basic Laws of Human Stupidity” kitabında, salakları “yazılı kuralları, liderleri veya manifestoları olmaksızın inanılmaz bir koordinasyon içinde son derece etkili bir grup” olarak tarif ediyor. Bu insan türünün “sanayi tröstleri ve mafyadan daha güçlü” olduğunun da altını çiziyor.

Sevgili okurum…

Yukarıdaki soruya Cipolla’nın “5 Temel Salaklık Yasası”nı okuduktan sonra cevap arayalım:

Ortalıkta gezen salak sayısı, herkesçe, daima ve kaçınılmaz şekilde gerçek rakamın çok altında zannedilir.Bir insanın salak olması (salakça hareket etmesi) ihtimali, o insanın diğer bütün özelliklerinden bağımsızdır.Salak insan, kendisi bir çıkar elde etmeksizin, hatta kendisi de zarar görecek şekilde, başka bir insana veya bir grup insana zarar veren insandır.Salak olmayan insanlar, salakların zarar verme gücünü daima küçümserler. Özellikle de, salak olmayan insanlar bir veya birçok salakla çalışmanın yahut ortak iş yapmanın, her yerde, her zaman ve her şartta sonuçları çok ağır bir hata olduğunu unuturlar.Dünyadaki en tehlikeli insan, salak insandır.

Buyurun…