Taat çapında nice (bir)lerin (bin)leştiği zamanlar; tüm inananlara kurtuluş eşiğini açtı. İkram ve ihsanların mahlûkata sağanak sağanak yağdığı vakitlere ruhumuzu yasladık. Hamd olsun bu yıl da şerefli ‘’üç aylar’’a adımımızı attık…
Şehrullah’a; Allah’ın ayına selam olsun.
Musa aleyhisselam Rabbi ile konuştu. İdris aleyhisselam göğe kaldırıldı. Nuh aleyhisselam gemiye bindirildi. Fahr-i Kâinat aleyhissalatüvesselam, tahir ruhu ve izzetli bedeni ile Miraç’a yükseldi…
Ve tüm bu hakikatler Receb ayında zuhur etti.
Zayıf hadis kovalamaya çalışan kibir müptelalarına bugün sataşmayacağım. Receb ayının idrakine yönelik müjdeci rivayetlere, nasihat kıvrımlarına girmek haddim değil. Kısa kısa ve derinleri yoklamamak kaydıyle, mübarek Receb ayı için hangi isimler kullanıldığına dair birkaç satır doldurayım istedim.
Büyükler’den anlatayım:
Receb kelimesi “tercib’’den gelir. Arabî’de tercib; tazim ve hürmet demektir. R,C,B sessiz harfleri üstüne kuruludur. R harfi Allahü Teala’nın rahmetine, C harfi cûd, cömertlik ve inayetine, B ise bir ve ihsanına işarettir.
Receb ayına Recm ayı da denir. Çünkü o devrede şeytanlar, müminlere eziyet vermemeleri için kovulur, taşlanır. Bazısı da kelimeye hatırlanmak manasını yüklemiştir. Denilir ki Rasulullah, ‘’Receb ayında Şaban için çok iyilikler hazırlanır’’ buyurmuştur.
Bu muazzez ay; Receb-i Mudır, Muttasıl-ül Esne, Şehr’ül-Asem, Şehrullahil Ehab, Şehrü’l Mutahhar, Şehrü’s-Sâbık ve Şehrü’l-Ferd gibi isimler ile de anılır…
Ayet-i Kerime ile bilindiği üzere, müşrikler, bir aya gösterdikleri hürmeti diğerine tehir edip, ayların yerini değiştiriyorlardı. Zira üç ay art arda bozgunculuk, yağmacılık ve kavgacılıktan geri kalmak onlara ağır geliyordu. Efendimiz, bu kötü işi ortadan kaldırmak için bir hutbesinde bahsi açıklığa kavuşturmuştu. Ayların yerini tespit etmiş ve bu mübarek ay için Receb-i Mudır ifadesini kullanmıştı. Nitekim Kureyş gibi Mudır kabileleri, Receb ayına tazim ve hürmette diğer kabilelere nazaran epey ileri gitmişti…
Receb ayı gelince kılıçlar kınlara girer, oklar kılıflara koyulur, silahlar kaldırılırdı. Saygı sebebiyle çarpışmalar tehir edilirdi. Muttasıl-ül Esne ismi de bu vesileyle rivayet edilir…
Receb’e Asab da denmiştir. Zira Receb ayında, âlemlerin Rabbi’nden kullarına rahmet akar denmiştir… (Sabbe=akmak)
Bir kimse babasının katilini katletmek üzere yola çıksa bile, Receb ayı girdiği takdirde düşmanını görse de yolunu çevirir, saldırmazdı. Etraftan yayılacak haberleri de işitmezdi. Bu yüzden Receb’e Şehr’ül-Asem (sağır ay) denmiştir. Ayrıca, Allahü Teâlâ’nın bu ayda hiçbir kavmi helak ettiği duyulmamıştır derler. “Sağır’’ sıfatı bu nedene de bağlanır.
Şöyle de söylenmiştir:
-Receb’e sağır ay denildi. Zira ey mümin! Bu mukaddes ay, senin kötülük ve eziyetlerine sağırdır. Yalnızca fadlını ve şerefini duyucudur. Cenab-ı Hak, Receb’i, senin cefa ve zilletinden sağır eylemiştir. Öyle ki Kıyamet gününde, senin faziletli hallerinden ve iyi işlerinden duyduklarına şahitlik eder. Günah ve ayıplarını ise yine senin menfaatin için örter.
Şehr-ül mutahhar ismi; o ay içinde oruç tutanların hatalardan, günahlardan temizlenmesi sebebiyledir. Şehrü’l-Ferd denmesi, birbiri ardışık gelen diğer haram aylardan ayrı olmasındandır. Receb, haram ayların birincisidir. Dolayısıyla Şehrü’s-Sâbık adıyla da zikredilmiştir.
Öyledir neticede:
Yıl, ağaç misalidir. Receb yaprakların yeşerdiği, Şaban meyvelerin serpildiği, Ramazan ise yemişlerin toplandığı zaman gibidir. Diğer bir deyişle Receb tevbenin, Şaban muhabbetin, Ramazan ise kurbetin (yakınlığın) demidir.
Hayr olsun…
*Gunye’tüt Talibin, Berekat Yay. Dav’üş-Şems, Damra Yay.