Bu köşeden hemen hemen her hafta Türkiye gençliğini konu alan çalışmalar ile birlikte karşınıza çıkıyorum; “gençlik ve toplum, gençlik ve siyaset, gençlik ve sosyoloji” gibi gençliği temel alan çalışmalarla birlikte çeşitli çıkarım ve varsayım yapmaktayım. Toplumdaki gençlerden alıp burada sizlerle paylaşıyorum. Bu hafta ise; iktidarların inşa etmek isteyip te sonuca doğru ideallerinin dışında oluşan gençliği anlatacağım.

Gençlik; Türkiye’nin kuruluşundan bu yana çeşitli düşüncelerin ve dimağların etkisi altında kalıp, kendisine bu şekilde rol belirleme yoluna gitti. Türkiye’deki her iktidar kendi düşünce sistemiyle kendi neslini oluşturmaya çalışmış ve bu şekilde toplumu inşa yoluna gitmiştir. Ama siyasette sonuç çok önemlidir ve toplumu yorumlarken sonuca bakmak gerek. Batıcı-Panislamist bilinen Sultan Abdülhamid Han, Türkçü dönemin; Batıcı-Türkçü bilinen Gazi Mustafa Kemal İslamcı dönemin doğumunu başlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Milliyetçi-Panislamist sayılıyor lakin ardından Batıcı-Bireyci bir neslin doğmasına şaşırmamak lazım. Çünkü günümüz gençlik kitleleri arasındaki davranış biçimleri incelendiğinde geneli üzerinde Batı modellerine karşı sempati ve bununla birlikte bireyselleşen nesiller karşımıza çıkmaktadır. (Tüm bunların detayını geçmiş yazılarımızda görmeniz mümkün). İktidarlar kendi idealleri çerçevesinde ileriye dönük sosyal sınıf oluşturmasına rağmen, bir sonraki nesilde bu idealleri zayıf tesir etmektedir. Peki neden?

Toplumumuzun vazgeçilmezidir siyaset. 7’den 70’imizin muhakkak bir diyeceği vardır, bu alanla ilgili. Gençlik penceresinden bakarsak son yıllarda gençlerin siyasete katılım oranları bir hayli yüksek ve bu katılımla birlikte gençlikte yaşanan Bireyselleşme, Sorumsuzlaşma ve Popülizmleşme. Siyasetin gençleri bu denli olumsuz etkilemesinin perde arkası nedir? Gençler mahalleden ve ilçelerde başlar siyaset yapmaya. Evde ailesi anlatır, okulda hocası anlatır, mahallede arkadaşları anlatır. Toplumun her kesiminden etkilenir. Heveslenir ve inandığı davası uğruna hizmet etmek üzere bu yola çıkar. Ve nihayetinde işin içerisine girer. Zamanla karşılaştığı tablonun ne kadar hazin olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Ve o genç büyüklerinden şunları öğrenir; kendine rakip gördüğü bir başka gencin ayağını kaydırmak için oyun yapmayı; aslında liyakatle değil yalakalıkla bir yere gelinebileceğini ve hesabiliği iliklerine kadar hissetmeyi… Ve daha bir çok olumsuzluklar.. Tüm bunları oradaki büyüklerinden öğrendi o genç, çünkü sistem öyle işliyor orada. Şimdi soralım kendimize; bu 20’li yaşlardaki gençlere daha büyük kötülük nasıl yapılabilir? (Her siyasi görüşe mensup gençlerle yapılan mülakatlarla sabittir bu tür olumsuzluklar).

Bir milletin gençleri ne zaman bozulur biliyor musunuz? Yetişkinleri bozulduğu zaman. Ve tüm bu bozulmalar hayal edilen neslin dışında başka bir neslin oluşmasına sebep olmakta. Altta yetiştirilemeyen nesil yukarının tüm hesaplarını alt üst etmiş olur. Bu sebepledir ki; hedefine siyaseti veya menfaati değil, hakikati ve ruh asilliğini koyan, gençlerle ilgili endişe taşıyan sorumluluk sahibi yol göstericilerin tabana kazandırılması şart.