Çarşının gördüğü en huysuz,
Güç beğenir
Ve pazarlıkçı müşteri benim.
Dükkân, tezgâh sahipleri,
Sokağın başında
Daha gördüklerinde beni,
Yüzlerine, ‘Kapalıyım, kapalı!’
Levhasını geçirip
Kaçıyorlar dükkânlardan içeri.
Bense zevk alıyorum,
Ramazan çarşısından geçerken,
Tanrı’nın bedava indirdiği
Apaçık gerçekleri
Parayla satan bezirgânların,
Süslü tezgâhlarına
Bodoslama toslayıp
Devirmekten onları.
Ve yine zevk alıyorum
Tiyatro sahnesini cami avlusuna,
Cami avlusunu vitrine,
Tv ekranına taşıyan,
Müminlerin gönül zenginliğiyle
Ramazan’da bin kat daha
Genişleyen gökleri
Hisseli kumpanya çadırına çevirip
Tanrı’nın kullarına orada,
Tezgâh altı tahviller
Pazarlamaya kalkan
Tellalların, meddahların
Ve ruhbbanların
Akılları ve ezberleri üzerinde tepinip
Tozlarını çıkarmaktan onların.
*
Bir de suluboya taklidim varbenim;
Satıcının, aracının, simsarın,
Söze meyân, köze benzin
Taşıyantezgâhtarın – daha o,
Sokağın ucunda görünmeden
Rüzgârdan alıverip kokusunu,
Kapıda aleste beklediği bu ikizim,
Gördüğü her şey için,
“Aman, ne güzel, ne iyi,
Tam aradığım gibi!
Tam aradığım gibi!
Ve ne kadar ucuz, kuzum,
Ve ne kadar ucuz!”
Deyip geçiyor,
Üç kuruşluk alış veriş yapmadan
Ramazan çarşısından…
18 Haziran 2015