akıl yerine sana şiir sunduğum için,

istersen, ‘uçuk’ diyebilirsin,

‘kaçık’ diyebilirsin bana,

sen ey, akıllı uslu okur!

çünkü, evet – taşlarla, ağaçlarla

yüksek sesle

ve başkasının yanında

konuşmaktan

senin gibi utanan,

akıllı, ağırbaşlı ve normal

biri olmak,

ölmeden ölülere benzemek

istemiyorum ben, istemiyorum!

altmış beş yaşındayım

ve benim yaptığım gibi –

çiçeklerle, böceklerle

insanlığın dertlerini konuşan,

uçan, kaçan şeylerle arkadaşlığı olan

yalnızca bir tek çocuk değil,

bir çocuk çetesi var içimde, benim.

dilerseniz, hesabını siz yapın,

bölün, çarpın yaşımı,

ne eksik ne de fazla,

altı yaşında, tam on bir,

üç yaşında, yirmi iki

ve iki yaşında, otuz üç

çete üyesi çıkar,

ya da oyun kişisi

benim tiyatro çadırımdan…

bilmem, yeterince açık

ve akıllıca oldu mu

bu, rüzgâra açık gazete köşesinde

bu uçuk çay molası tiradı?

acılarına ve sitemlerine

kilit üstüne kilit vurup

onları derununda tutacak

ve Tanrı’ya sadece şükürlerini

arzedecek kadar ölçülü, hesaplı,

O’na soru sormaktan korkan

mıymıymıy

sümsük birisi olmak,

ve içimdeki çocukların ağzına,

biber sürüp susturmak,

“acıyı niye hep biz çekiyor

ve niye hep biz ölüyoruz

her yerde?”

diye soru sordukları için

onları falakaya yatırmak

istemiyorum ben,

istemiyorum, hayır!

ben konuşuyorum ki,

onlar da konuşsunlar,

sorularla çoğalsınlar içimde

ve benden aldıkları haplarla değil,

taşlarda, ağaçlarda,

böceklerde ve çiçeklerde

kendi buldukları cevaplarla

tanısınlar Yüce Tanrı’larını.

aranızda var mı başka,

içinde benimki gibi

bitirim bir sokak çetesi olan?

var mı, hadi söyleyin, – içinizde,

aklının altı ve üstü

onlardan kalabalık,

onlar gibi, bölmeden sayılamayan

ve yüreğinin yetimhanesi

şiirinin rahminden daha geniş,

daha şenlikli olan?

12 Haziran 2015