İnsanlığın varoluşundan beridir gelen, konuşulmaya başlandığı andan beri insanın üzerinde bir korku, bir soğukluk uyandıran mesele; her gün yaşanmasına rağmen unutulan en büyük doğal parçadır: Ölüm!

Eski zamanlarda insanlar, ölümle iç içe yaşamaktaydı. Gerek savaşların olması, henüz hastalık tedavilerinin bulunmamış olması ölümün günlük parçasıymış gibi algılanmasına vesile oluyordu. Lakin modern zamanın gelmesiyle birlikte insanlar, doğal yaşamın parçalarından iyice uzaklaşmaya başladı. Artık insanlar, yaşanan ölümleri, zulümleri, yalnızlıkları, korkuları televizyon ekranlarından ve internet ortamından görüyor, olanlar için yalancı duygular geliştirip içi boş üzüntüler yaşıyor. Kimseyle komşuluk yapmıyor, kimseye hasta ziyaretleri yapmıyor, kimsenin cenazelerine katılmıyor, ihtiyaç sahiplerini umursamıyor. Bu doğal süreçlerden uzak olan insan, haliyle ölümle arasına koca bir set çekiyor.

Modern zaman, insanlar üzerinde kavram karmaşası uyandırıyor. İnsanlara, “Var olmak için satın al, satın alabilmek için çalış.” Sloganıyla hayatını idame ettirtmeye çalıştırıyor. Ve insan, o kadar çok çalışıyor ki boş zamanlarında bile tüketmeye yönelik hareketlerde bulunuyor. Çalışmaktan arta kalan zamanlarında tatil planı yapıyor, kazandıklarını bu şekilde tüketiyor. Bu tüketme kültürüyle de kendi varoluşunun en temelinde bulunan “ölüm” kavramını kendi içinde sorgulamaya fırsat bulamadan değiştiriyor ve üretip tükettiği sürece de kendini varlığının sonlanmayacağını zannediyor. Ve modern zaman, insanlara ölümü tamamen unutturmak için morgları kimseler görmesin diye hastanelerin en altına saklıyor, mezarlıkları şehrin dışına itiyor.

Ölümlerin ardından; “Zamansız gitti, habersiz ve vakitsiz…” yorumları yapılıyor. Ölümler zamansız, vakitsiz olmuyor. Ölümü unutan insan da onu vakitsiz zannediyor. Etrafta sürekli birileri ölüyor. İnsan bunu duysa da kendine yakıştıramayıp kendi ölümünü erteliyor.

Naçizane tavsiyemiz / temennimiz; ölümü gelmeden önce hatırlamanız, onunla yaşamanızdır. Modern zamanın kavram dayatmasından kurtulup ölümün her an bizimle, yanımızda, dibimizde olduğunu unutmamanızdır.

Ölüme hazırlık yapıp “yarın ölecek gibi” yaşamanız ümidiyle…

Selam ve dua ile.