Sizlere bu hafta gözlerinin feri sönen bir semtten ve umuda sıkı sıkı bağlayan bir filmden bahsedeceğim. Odunpazarı ve Karınca filmi.

Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinin Tarihi Odunpazarı Evleri kısmında doğdum, büyüdüm. Ara ara da ailemi ziyarete geliyorum. Her gelişimde ‘yazıklar olsun’ demekten bıktım. Nasıl mı?

Her şehrin ve semtin görünen ve görünmeyen yüzü vardır. Odunpazarı’nın 10-15 sene öncesine kadar bir yüzü vardı. Ya da şöyle diyelim. Sizin gördüğünüz yüz ve aslında olanı arasında büyük farklar var. “Viyana’ya Değil Eskişehir’e Gidin” başlığını görüp ve ekrandaki görsellerle keşke biz de böyle bir Avrupa şehrinde yaşasak diyorsunuz. Öyle mi? Bana göre; kısmen öyle, kesinlikle öyle değil.

Kadim bir mahallenin ve sokağın restorasyonunu yaparken o bölgenin geçmişine uygun davranmadığınızda ruhsuz bir yaşam biçimi peydah oluyor. Eskişehir’in ve Odunpazarı’nın geçmişini bilen ve yaşayan biri olarak hep isyan ediyorum. Mahallelinin eşyasını emanet edebileceği komşusu varken şimdi ortada komşuluk ilişkisi yok denecek kadar az.

Tarihi evlerin yıkılıp yerine tarihiymiş gibi gösterilen pahalı ahşap evlerin yapıldığını ve ünlü firmalara satıldığını biliyor musunuz? Soruyu böyle sorunca Eskişehir halkı da yadırgıyor. Çünkü ruhsuzlaşmaya karşı hissizleşen bir yapımız olmuş durumda.

Büyüdüğüm evin sokağına  girdiğimde gözden çıkarılan bir Odunpazarı halkı görüyorum. Şuanda yaşayan insanların kaldırımları bile yerinden sökülmüş durumda. Odunpazarı’nın kadim kültürünü bilen biri olarak çok üzülüyorum. Kapital firmalara yer verip sokağın sakinlerini şehrin dışına atarak bir kültür restorasyonundan ve turizm seferberliğinden söz edemezsiniz? Bunu hangi parti yaparsa yapsın, hangi yönetim ortaya çıkarırsa çıkarsın bu durumun baş suçlusudur. Yazdıklarımı okuduğunda beni romantik bulanlara söylüyorum: “bu romantiklik olmazsa geçmişimizle olan derin bağları bulamayacaksınız!”

Bu eleştiriye karşı çözüm önerim geçmişte Eski Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’nın yapmaya çalıştığıdır. Odunpazarı’nda oturan halkı evlerinde tutarak evlerinin dışı restore edilmişti. Odunpazarı halkının bir kısmi evlerinde eskisi gibi oturmaya devam ederken bir kısmı da evini; sergi salonu, cafe, müze, lüle taşı atölyesi ve cam atölyesine dönüştürmüştü. Yerinde kalkınma böyle olmaz mı? Hangisi sosyal kalkınma? Hangisi sosyal demokrasi?

Karınca’nın kutsal yolculuğu

Pandeminin hemen öncesinde Sevgili ağabeyim Nazif Tunç’un yönetmenliğini yaptığı Karınca filminin galasını Esenler Belediyesi’nin Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirmiştik. Karınca filminin vizyon yolculuğu belki biraz daha erken olabilecekken şimdi oluyor. Tabiri caizse sinema salonları Karınca ile açılıyor.

Nazif Tunç, Sinema hayatı boyunca ya Kur’an kıssalarından ya da peygamber hadislerinden film yapmakla görevli saydığını ve bu filmin de Neml Suresi’ndeki 16-17-18. ayetlerden esinlenerek perdeye aktarmaya çalıştığını ifade etmişti. Kur’an-ı Kerim’deki altı surenin hayvanların adıyla anıldığını ve bunların hikmetleri olduğunu da söyleyen Nazif ağabeyin Karınca filminin kutsal bir yolculuğu var.

Odunpazarı’nın Osmanlı’dan gelen kadim kültürü ve Karınca’nın kutsal dokusu mübarek olsun. Karınca’yı yeni açılan sinema salonlarında ziyaret edebilirsiniz.