Gazetemiz dün Sezai Karakoç temasıyla çıktı. Çok da iyi yaptı. Aslına bakarsanız isminin ağırlığının gereğini ve sorumluluğunu üstlenmiş oldu. Ben de ahkam kesmeden Sezai Karakoç’un şiirinin besleniş biçimi üzerine yazamaya gayret etmiştim. Ahkam kesmeden diyorum çünkü Sezai Karakoç derinliğinde kişilerle ilgili kritik yapmak ve bir takım yargılarda bulunmak haddime değil! Ancak bir edebiyat meraklısı ve okur olarak duygu aktarımında bulunuyoruz.
Dün yazımın sonunda Sezai Karakoç şiirindeki sembol içeren kısımları paylaşacağımdan söz etmiştim. Hatırlama duygusu az bir toplumuz. Güzeli hatırladıkça iyiye kök salışımızı sağlayacağız. Gelin, birkaç Sezai Karakoç dizesini ve burada bulunan nefis sembolleri hatırlayalım.
“Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
Evleri balkonsuz yapan mimarların”
Yukarıdaki dizeler Balkon şiirinin son kıtası. Şiir boyunca Balkon imgesi kullanılıyor. Balkon şiirde hem gerçekçi hem de hayali gösterge olarak bulunuyor diyebiliriz. Çocukların ölümlerinin müsebbibi olarak balkonlar gösterilmiştir. Bu duygusal bir izlenim sonucu yapılan çalışmadan öte balkonlu yapılardan şikayet mevcuttur. Bu da modern zamanın çok katlı binalarının bahçeli değil balkonlu olmasının bizi soktuğu durumu eleştirel bir tarzda ele almıştır. Şiirde ‘gelecek zamanlarda / ölüleri balkonlara gömecekler’ derken hayatımızdan bahçeli mimarilerin çıkmış olması eleştirilmiştir. Bu basit yazılan ama çok fazla şey anlatan bu şiiri hep çok sevmişimdir. Karakoç’un şiirindeki masumluk yatar bu Balkon’da!
“Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme”
Yukarıdaki dizeler de Köşe şiirinin son kısmı. Şiirde ‘köşe’yi bir sembol olarak görebiliriz ama üzerinde durmamız gereken imgelerin olduğunu görüyoruz. Şiirin son kısmındaki “anne” imgesi bazı şiirlerinde gördüğümüz bir tavır. Sevdiğinin saflığını, kutsallığını ve verimliliğini anne imgesi üzerinden anlatan şair dünya görüşünü kör göze parmak sokmadan gösteriyor.
“Tanrı böyle yaratmış seni
Sen yılan olmaya mahkûm
Gecenin ta kendisi
Kara kaderlerin çerçisi”
“Yılan” şiirinin bir kısmını yukarıda okuyoruz. Yılan sembolü, mitoloji, edebiyat, resim, heykel gibi pek çok güzel sanatta da görülüyor. Mitolojilerde “yılan” sembolü gücü, kudreti, sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü temsil ediyor.
Antik Yunan’da sağlığın sembolü olan ‘birbirine dolanmış iki yılan’ motifi bugün de aşina olduğumuz bir görüntü olarak dikkat çekiyor. Yalnızca yılan imgesinin çok türlü olarak sembolize edilişi Sezai Karakoç’un şiirinin ne denli katmanlı ve geçişken olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Yazıp üzerine konuşulacak o kadar sembolik ve imgesel şiiri var ki bu sayfalara sığmaz. Bu saydıklarım bir çırpıda aklıma gelenler. O’nun diri şiiri bizim zihin ve ruh dünyamızı bin bir farklı odayla doldurmaya devam edecek. Keşke bunlar üzerine okumalar yapabilsek…
Ruhuna; saygı, özlem ve rahmetle.