Cihat Tamer, geçtiğimiz günlerde ölen Ferhan Şensoy'un ölümü üzerine şöyle demiş: "70 senedir bu ülkeyi din bağımlısı hükümetler yönetiyor. Ona rağmen 70 senedir inadına tiyatro yapıyoruz. Ferhan da inadına tiyatro yaptı. Ferhan başka bir insandı yazdıklarıyla çizdikleriyle. Şimdi o Rasim'ine kavuştu. Münir ağabeyine, Erol ağabeyine kavuştu. Hep birlikte orada bir meyhanede kafayı çekiyorlardır. Unutulmayacaksın Ferhan."
Ölmüş insanların ardından kullanılan bu ifadelerin, aslında Türk tiyatrosunun kendi değerlerine ne denli yabancı olduğunun, halkından ne kadar uzak olduğunun, gerçekten de sanki gavur bir inatla sanatını icra etmekte olduğunun belgesi niteliğinde.
Ya hu adam! Bu insanlar ölmüş, amel defterleri ile baş başa kalmışlar, son perde inmiş, tiyatro kapanmış, sahnenin ışıkları sönmüş.
Müslümansan eğer, kabir aleminde meyhane olmadığını bilmeliydin.
Ölünün arkasından meyhane muhabbeti yapacak kadar yabancı olmamalıydınız bu millete.
Evet, inadına yapıyorlar. O hükümetleri seçen halkın değerlerine yabancı, o halkın dinine yabancı, o halkın hassasiyetlerine yabancı, hüzünlerine yabancı, sevinçlerine yabancı, umutlarına yabancı, korkularına yabancı bir inatla yıllardır bu milletin inadına tiyatrolar çeviriyorlar.
Kendilerini meşrulaştrmak için güzel bir de kavuk hikâyesi uydurmuşlar, asıl tiyatro, asıl komedi orada...
Bir Osmanlı tiyatrocusu olan Kel Hasan'ın kavuğunu çırağı İsmail Hakkı Dümbüllü'ye bıraktığı biliniyor. İsmail Hakkı Dümbüllü'nün kızı İpek Çıngay, "Babam kavuğu kimseye bırakmadı" diyor. ''Münir Özkul'a verilen, ondan da Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin'e geçen 1968'de Kanlı Nigar oyunu esnasında Münir Özkul'a verilen alelade bir takke. Babam bu kavuğu kimseye teslim etmedi, kavuk bir banka kasasında" diyor. Derya Baykal ise, "Kavuk benim dolabımda", Rauf Altıntak "Dümbüllü kavuğu bana teslim etti" ifadelerini kullanıyor. Yılmaz Yanılmaz da "Kavuk bendedir" diyor.
Kavuğun nerede olduğu ise aslında kimsenin umurunda değil.
Bu milletin ekserisi, kendi değerlerine bu kadar yabancı bir tiyatroyu zaten sahiplenmiyor, oyunlarına gitmiyor, benimsemiyor.
Siz ahirette kafayı çekme derdine düşmeden, bu dünyada milletin size hangi gözle baktığına ayılın...
Ya da boş salonlara oynamaya devam edin!..