Müfredât;yalnız, tek anlamlarına gelen “ferd” kelimesinden türeyen çoğul bir kelimedir. “Tek olanlar” anlamına gelir. Bütünü oluşturan fertlerin hepsini içine alır.
Hayatın her bölümü kendi içinde fertlerden, o bölümü oluşturan küçük alt parçalardan oluşur. Elimizde tuttuğumuz bir telefon, önünden geçtiğimiz bir işyeri, eğitim gördüğümüz kurum, çalıştığımız şirket, içinde yaşadığımız toplum ilk bakışta bize yeknesak/tek parça bir yapı gibi gelir ama ayrıntıya inildiğinde bu yapıların, kendi içerisinde birbirinden farklı birçok parçadan teşekkül ettiği anlaşılır. Mesela bir eğitim kurumu olarak okul; idareciler, öğretmenler, öğrenciler, hizmet alanındaki işçiler, veliler gibi; özellikleri ve görevleri birbirinden farklı insan unsurlarından oluşur. Bunun yanında bina, bahçe, koridor, sınıf, tahta, sıra gibi bölümler ve eşyalar da okul kelimesiyle birlikte akla gelir.
Okulu oluşturan bu ferdlerin anlamlı bir hale gelip içinde eğitim-öğretim yapılan bir kurum olabilmesi için kurgulanmış bir mantık ve işleyiş felsefesine göre bir araya getirilmiş ve tertip edilip düzenlenmiş olması gerekir. Aksi takdirde, bir eğitim kurumundan ziyade insan ve tuğla yığını ortaya çıkmış olur. Diğer taraftan binanın ve eşyanın özelliklerinin ayrıntılı olarak bilinmesi, kurumda bulunan insanların fert fert tanınması da hedeflerin oluşturulması ve neticenin alınması hususunda önemli birer merhaledir.
Bütünün anlaşılmasında fertlerin tanınması ve bilinmesi gerçeği, din sahasında da önemli bir husustur. Biz Müslümanlar, dinimizin temel metni olan Kuran-ı Kerim’i anlama sadedinde kelimelerin hangi anlamları ihtiva ettiğini bilmezsek, ilahi mesajı kavramamız da imkânsız hale gelir. Ragıb el-İsfehani’nin, Kuran-ı Kerim’in anlaşılması için kaleme aldığı sözlük türü kıymetli eserine vermiş olduğu “el-Müfredat” ismi bu bağlamda önemlidir. Ayetlerin indirildiği dönemde kullanılan kelimenin toplumun zihin dünyasında ne manaya geldiği, Kuran’ın kullandığı kelimelerle neyi ifade ettiğibilindiği takdirde,yani toplum tanınıp ilahi gaye anlaşıldığında, dini konulardaki birçok ihtilafın da ortadan kalkacağı açıktır.
Ülke olarak, uzun zamandır türlü bahaneler ve sebeplerle beklettiğimiz müfredat çalışmalarını yapma denemeleri içindeyiz. Toplumu oluşturan bireylerin en esaslı meselelerinin müfredatları, bazen sil baştan bazen de ekleme-çıkarma yapılarak yeniden yazılıyor. Eğitim camiasının gündeminde olan müfredat çalışması da bunlardan biri. Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar yapılmamış bir şey yapıyor; ifade edildiğine göre üniversitelerden ve milli eğitim camiasından geniş bir kesimin katkılarıyla uzun süren bir çalışma sonunda okullarda okutulan derslerin konuları ve kazanım diye tabir edilen hedefleri tekrar elden geçirildi. Hazırlanan bu taslaklar tarihimizde ilk defa olarak öğretmenler ve üniversiteler başta olmak üzere herkesin dikkatine sunuldu. Okuma yazması olan her vatandaş ilgili internet sayfasını ziyaret ederek yeni oluşan müfredata ulaşabilecek ve eleştirilerini yazabilecek. Bu tekliflerin ve eleştirilerin bakanlık tarafından dikkate alınacağı yetkililerce dile getirildi.
İlk bakışta daha çok pratik alana dönük değişiklikler içeren taslak çalışmaya göre hazırlanacak kitaplar ve işlenecek dersler, öğrencilerin kamburunu çıkaran yükü hafifletecek nitelikte. Bu hafiflemeye uygun olarak sınav sisteminin de tekrardan ele alınması kaçınılmaz hale gelmiş oluyor. Eğitim süreci, bütüncül olarak en geniş pencereden ele alınmaya çalışılmış. Eğitimin yüzyılı aşkın altyapı sorunları halledilir ve öğretmen camiası yapılan değişikliklere hızlı bir şekilde uyum sağlarsa hedeflere daha hızlı ulaşma imkânı olacaktır.
Şahsen bir eğitim sisteminin pratikteki sorunlarının asıl sebebinin teorik çerçeve olduğunu düşünenlerdenim. Okulun kapısından giren çocuğun, mezun olurken nasıl bir karakter kazanacağının, hangi ilkeler üzerine hayata tutunacağının temeli olan eğitimin felsefesi ve paradigması meselesi beni daha çok ilgilendiriyor. Şimdilik paradigmayı zorlamadan yapılan bu müfredat çalışmasının fertler üzerindeki etkisi nasıl olacak, zaman gösterecek…