Mübarek yılbaşı çok yaklaştı malumunuz olduğu üzere… Yılbaşı gelirken içimi hep farklı bir heyecan kaplar. Hani yeni yıla nasıl girerseniz yılınız öyle geçer derler ya, ben de nasıl gireyim yeni yıla diye düşünür dururum hep!.. Bazen amuda kalkar girerim, bazen şuursuzca kahkahalar atarak girerim, bazen Ankara havasıyla girerim; bazen, bazen, bazen işte…
Ama yılbaşı gelmeden önce her seriden bir bilet almış olurum muhakkak… O biletler üzerine ne hayaller kurarım!.. Hep bana çıkar zaten büyük ikramiye… Villalar, yatlar, katlar, en lüks otomobiller, özel helikopterler vb. alırım kendime… “Para sana çıkınca ne yapacaksın?” diyenlere içimden çok farklı şeyler geçse de “Fakir fukaraya yardım edeceğim, hayır işlerine harcayacağım hatta hacca gideceğim, cami yaptıracağım.” diye cevaplar veriyorum. (O caminin minaresi gözüne girsin, diyenler çok oluyor ama olsun.)
Yine yılbaşı akşamında önceden aldığım ve bir gelin gibi süslediğim hindiyi içim cız etse de keserim. Sonra bu hindiyi akşamdan bir güzel şaraba yatırır ve ikindiden sonra çeşitli soslarla bezeyip fırına sürerim.
Akşam olunca mahzenden bu kutsal gün için sakladığım yıllanmış şaraplarımı çıkarıp servise hazır hâle getiririm. Fırından çıkardığım nar gibi kızarmış hindiyi kırmızı şarap eşliğinde mideye indirir, özel sipariş üzerine hazırlatıp aldığım 1001 çeşit çerezle gece yarısına doğru yol alırım. Yiyip içip şarapla şişip belli bir kıvama gelince eğlencenin asıl kısmına dışarıda devam etmek ve yeni yıla Nişantaşı’nda, Taksim’de girmek için arkadaşlarla evden çıkarız. Ohhh, vur patlasın, çal oynasın!.. Bir daha mı geleceğiz dünyaya sanki!..
Buraya kadar çizdiğim manzara, bir Hristiyan’ın yaptığı şeyler değil. Ülkemizdeki ortalama Müslüman ailelerin ve yetiştirdiği neslin ekseriyetinin içinde bulunduğu manzara.
Söze gelince Müslüman, icraata gelince her telden olanların içinde bulunduğu durum bu maalesef!.. Önemli bir kısım; zaten artık rahatsız bile olmuyor Hristiyan bayramlarını kutlamaktan, haram helal demeden zevk deryasına dalmaktan… Henüz içselleştirememiş olanlar ise “Ama biz Noel’i kutlamıyoruz, yeni yıla girişi kutluyoruz.” şeklinde savunmaya geçip kendilerini temize çekme, rahatlama kaygısında…
Bursa Protestan kilise papazı, Müslümanlar’ın yılbaşı telaşına şaşırıyor ve “Biz Müslümanlar’ın hiçbir bayramını kutlamayız, nedense Türkiye yabancıların her şeyini kutluyor.” diyor!.. Durum gerçekten vahim…
Ya hu Müslümansak Müslüman gibi yaşayalım, yok değilsek o zaman da bir Hristiyan gibi yaşayalım. Biraz ondan biraz bundan olmuyor.
Bir fıkra vardır bilirsiniz muhtemelen:
Papaz bir öğleden sonra, kilisenin bahçesinde oturmuş ve şarabını yudumlarken bir karga gelip şarap tasına gagasını daldırmış ve doyasıya içmiş. Papaz, karganın da Hristiyan olduğunu düşünüp bundan çok memnun olmuş. Hemen sonrasında ise karga havalanarak kilisenin üzerindeki haça konmuş ve haça pislemiş. Papaz bir an kargaya bakakaldıktan sonra sitemini dile getirmiş: “Ula karga Müslüman olsan şaraptan içmezdin; Hristiyan olsan haça pislemezsin, söyle sen ne ayaksın.” demiş.
Şu anda biz Müslümanlar’ın içinde bulunduğumuz durum tam da bu!.. İslam’ın emir ve yasaklarına göre yaşamadığımız gibi bir de şarap içip haça da pisliyoruz.