Bu milletin yüzde 60’ı aptalmış. Aziz Nesin ve türevleri öyle olduğunu iddia etti.
Milletin aptallık oranı üzerine bir ittifak sağlayamadılar. Yüzde 90’ı bile telaffuz ettiler.
Bir millete yekten aptal diyebilen totalci zihniyete, aptallıktan fazlasını izafe etsem kim ne diyebilir?
Totalci, aşağılayıcı bakış fazla merhametsizce.
Daima milletin tercihleri üzerinden yapıldı bu aşağılama.
Ve iddialarını milletin AK Parti tercihi üzerinden sürdürüyorlar şimdi de.
Onlara göre, halkın aptallık seviyesi, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına göre yüzde 52 civarında olmalı.
Müslümanlar hep yaftalandı da, iktidara yönelinceye kadar kimse bu milletin aklını tartmaya bu kadar heves göstermemişti.
Aynı mantıkla, AK Parti’ye oy verenlerin yüzdesi üzerinden tam tersini söylersem, ortalama olarak Aziz Nesin ve türevlerinin hem fikir olduğu yüzdeye tekabül eder.
Peki bunu söylemekle bir kazancımız olur mu?
Haydi bir kazancımız oldu bu kazanç bize yakışır mı?
Amerikan Marshall Yardımı döneminde birtakım teste tabi tutulduğu söylenir bu vatanın evlatlarının.
Testin neticesi vahimdir.
Aziz Nesin ve türevlerini doğrular niteliktedir testlerin sonucu.
Tevatür. Sorulardan bir tanesi kahve fincanıdır.
Simge gösterilir ve ne olduğu sorulur.
Cevap çoğunlukla lâzımlık olur.
Türklerin, kahve fincanı ve lâzımlığı ayırt edemeyecek bir zekâya sahiptir notu düşülür.
Millete, kolektif aptallık suçlamasının ilk kaynağı galiba bu tevatür.
Oysa, dönemin Türkiye’sinde kullanılan lâzımlık form olarak soruda gösterilen kahve fincanıyla aynıdır.
Mesele vurun abalıya olunca şeytana külâhını ters giydirir bazı zevat.
Huy edinmişler bunu.
Huylu huyundan vazgeçer mi?
Geçmiyor işte.
Her fırsatta, bu milletin evlâdını, giyinişi, konuşması, siyasi tercihleri yüzünden yere çalmaktan imtinâ etmiyorlar.
İşlerine gelince, “Saf çocuğu masum Anadolu’nun”; işlerine gelmeyince, saftirik aptal köylü milleti, güdülecek koyun, bidon kafa v.s. o kadar çok ki kullandıkları sıfat.
Bu aşağılayıcı dili her fırsatta kullanmaktan çekinmiyorlar.
Siyasette aldıkları yenilgiler bir türlü akıllarını başlarına getirmiyor.
İdeolojilerinin iflâsını kabullenemiyorlar ve saldırılarının dozu sürekli artıyor.
Millet de, bunların zapt-u raptına AK Parti ile rest üzerine rest çekiyor.
Makarna diyorlar, kömür diyorlar, dikta diyorlar, yalan ve iftira atmaktan utanmıyorlar.
Birbirlerini bir kaşık suda boğacak kadar nefret edenler, zavallıca ittifaklara girişiyorlar.
Görülüyor ki, kafası karışık olan bu millet değil. Kendileri.
Bir bakıyorsunuz en bağnazından Kemalistler, bir bakıyorsunuz en koyusundan sosyalistler, ama her şartta demokrasi havarileri…
Dün ve bugünlerine baktığımızda değişen bir şey yok.
Ne bu düzen değişsin istiyorlar ne kendileri bir değişim içindeler.
Saf salak yerine koydukları milletin ferasetiyle 12 yıldır iktidarda tuttuğu bir parti ile ülke merhaleden merhaleye geçiyor.
Onlar şizofreniden şizofreniye.
Yeni bir seçimin arefesindeyiz.
Seçim sonuçlarını kestirmek hiç de zor değil.
Komik ama, yaptırmayaceez, ettirmeyeceez, tutturmayaceez nidâlarını sloganlaştırdılar.
Ne derdi eskiler böyle durumlarda?
Anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi
“Nato kafa, nato mermer.”