Duruşmalarda FETÖ üyesi olmakla yargılanan şahısların rahatlığı herkes tarafından hayrete mucip bir durumda seyrediliyor.
Neden peki bu kadar rahatlar?
Ya da bu kadar rahat olabilmek hangi psikolojik halin bir sonucudur?
Tek bir metin üzerinde aynı tarz cümle kalıplarıyla gerçekleştirdikleri ifadeleri nerden alıyorlar?
Ve bu halleri neden vicdanları yaralıyor ve neden buna müsaade ediliyor?
Bu ve benzeri soruların cevabını bulmaya çalışsa da insanlar olmuyor.
Gün geçmiyor ki FETÖ mücadelesinde olması gereken ciddiyetten uzak söylemler, uygulamalar, sümen altlarını işitmeyelim, okumayalım, şahit olmayalım. Ve gün geçmiyor ki yakinen tanıdığımız insanlar bir iftiraya kurban gidip mahrum ve mahzun olmasınlar.
FETÖ ile mücadelede inanılmaz bir Erdoğan güveni var. O mücadele ediyor, bitirecek inşallah. Devletin emniyetinin, istihbaratının, hâkiminin, savcısının yapması gereken şeyi de mi Erdoğan yapacak?
Devlet topyekûn hatalar zincirleri kuruyor halka halka. Bu zincir doğru yapılan işleri de bağlıyor ve iş içinden çıkılmaz bir süreç alıyor.
Mesela dediğinizi duyar gibiyim. 17/27 sonrası FETÖ ile ciddi mücadeleler yapan, bu konuda etkin yönetim anlayışı ortaya koyan ve bu mücadelesini alenen ilan eden birisi 16 temmuz sabahı açığa alınıp bilahare ihraç ediliyorsa döngünün baştan kontrolü şarttır. İş böyle bir şahsı uzaklaştırmakla kalmıyor. Gerçekten örgüt bağlantılı olanların tespiti için daha önce onlarla mücadele etmiş bu adamdan ifade alınsa FETÖ’den ihraç. Alınması örgüt üyeleri at koşturmaya cirit oynamaya devam ediyor. Nasıl olacak bu iş?
Yaklaşık bir yıldır toplama yapılıyor. Bir şekilde kesin ilgisi tespit edilenler alındı ve yargılanıyorlar.
Bir de ifadelerden kaynaklı -etkin pişmanlık yasası kapsamı da dahil- tanıklıkla, amir bilgisiyle gibi çeşitli hata ya da yanlış tespitten kaynaklı olarak mağdur olduğuna kahir ekseriyetin ittifak ettiği insanlar da tutuklandı, açığa alındı, ihraç edildi.
Zamanın yıpratıcılığı, hain damgası yemiş olmanın verdiği ağırlık, toplum içerisinde ezik bir psikolojiyi yaşatmak(…) bunlar manevi taraflar.
Bununla birlikte maddeten de ciddi mağduriyetler yaşayanlar var. Peki hangi tür tazminat ile iade-i itibar yapılacağı ya da yaşanılanları geriye sarılabileceği düşünülüyor acaba?
Bu sorular toplumun sessiz çoğunluğundan yükselen çığlıklardır ha biline.
Bu millet hakikaten karşılık beklemeden o gece topyekûn meydanlardaydı. Beklentisiz, vatana, sevdiği liderine, reisine sahip çıkma güdüsüyle caddelere meydanlara indi.
O geceden sonra her ortamda 15 Temmuz anlatan çok kıymetli(!) siyasetçilerimiz –katılanlardan, takip edenlerden bilmediğim olabilir onları tenzih ediyorum- şehit yakınlarının sitem dolu mesajları olmasaydı davasına sahip çıkma sınavını kaybetmiş olacaklardı.
Yaşananları seyrettikçe mahkemelerdeki bu rahatlığı sorgulamak, nerden kaynaklandığını tahmin etmek zor değil elbette. Lakin böyle giderse halkın içten içe karalar bağladığı ve bunun başka bir takım sosyal problemlere yol açabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerektir.
Süreci somut neticelerle yönetmenin safhasına geçmeliyiz artık. Suçu yüzde yüz oranda sabit olanların en ağır şekilde cezalandırıldığını görmeliyiz artık.
Çaycıları, kapıcıları, öğretmenleri toplamaya devam ettikçe iş sulanmaya devam ediyor.
Suçu sabit olan adamlara bekleyecek bir şeylerinin kalmadığını göstermek gerekiyor.
Aksi halde milletin bu davaya da, davayı gören yargıya da, yürütmeyi işleten siyasi iradeye de güveni kalmayacak…