Her gün onlarca yeni buluşun sunumu yapılıyor dünyada. Dünya başka bir yere doğru gidiyor. Dünyadaki değişimde son 150 yıl önceki 1500 yıldaki gelişmelere tekabül ediyor. 30 yıl önce hayatımızda hiçbir şekilde yeri olmayan şeyleri bugün görüyoruz. 20 yıl önce mevzusu geçse; “Asla öyle şey olur mu?” diyeceğimiz gündemlerimiz var artık. Örneğin enerjiye olan ihtiyaç arttıkça enerjiye ulaşma yolu arayışı da artıyor. Yenilenebilir enerji yatırımları artırıyor.

AA’nın yaptığı çalışmaya göre kuşların göç güzergâhları dikkate alınarak rüzgâr enerjisinden ciddi kazanımlar elde ediliyor. Mesela Çin, rüzgâr enerjisinden 168 bin 732 megavat kurulu güç kapasitesi oluşturmuş. Türkiye ise 6 bin 500 megavat seviyesinde. Bu bilgiye ülkemizin sıradağlarla çevrili bir rüzgar koridoru cenneti olduğunu dikkate alır isek ne derece yerde süründüğümüzün notunu eklemeliyiz. Ve yine mesela Küresel Rüzgâr Enerjisi Birliği’ne göre rüzgârda dünyadaki kurulu gücün 2021’de yaklaşık %64 artışla 800 bin megavata ulaşacağı öngörülüyor.

Konuştuğumuz kavramlar değişiyor, değişecek. İnsanlar, dünyadan başka gezegenlere giderek yaşamayı planlıyorlar. Bunun için 20-30-50 yıllık planlamalar var. Dünya gibi yaşanılabilecek başka bir gezegenin bulunduğu iddiası bile var. Gelecekteki yaşam alanlarımızla ilgili beklentilerimiz bile değişiyor. Alacağımız bir daire için drone indirebileceğimiz bir balkonun olup olmadığını sormamız bu seyre göre çok da uzak görünmüyor.

İnsanların vücutlarına yerleştirilen mikro çipler ile özel şifrelemeler, kişiye özel bilgi transferleri yapılabiliyor. Beyne direkt bilgi yükleme denemelerinde başarılı sonuçlar alınıyor ve beyin yüklemeyle örneğin yabancı dil bilgisi elde etmiş ya da uçak kullanma bilgisine ulaşmış olabiliyor.

Araç kullanabilen ve silahla savaş yapabilen asker robotlar geliştirildi. 3D yazıcılarla üretilen protezlerin ötesinde insan vücuduna uygun yumuşak organ üretiminde de ciddi mesafeler alındı.

Sayılabilecek o kadar çok gelişme var ki dünyada. Gerçekten büyük düşünmek ve basit mevzularda boğulmamak gerekiyor.

Suni gündemlerle oyalanan her yetki ve etki sahibine büyük sorumluluklar düşüyor. Bu etki sahibi yetkililerimiz oransal olarak diğerlerinden daha az güçlü kalacak ülkemizin düşeceği kötü durumdan mutlak anlamda mesuldürler, mesulüz.

Çok ciddi güzel gayretler var. Mücadeleler var. Ama mezkûr değişimi takip hususunda ülkemiz çok yetersiz bir performans seyrediyor. Daha çok çalışmaya daha az uyumaya ihtiyacımız var.

Bu konuyu Bakanlar Kurulumuzun görüşmesi, ele alması gerektiği kanısındayım. Ülkemiz adına gayret birliği oluşturulmalı. Ülkemiz için milli çalışma seferberliği ilan edilmeli. Daha somut bir teklif olarak mesela; mesai saatleri en az 1 saat daha artırmak suretiyle daha fazla verim alınmalı. Menzil uzun ömür kısa. Durmak yok duraksamak yeter hepimize…