Batılı hayat tarzımızla ve Batının kanunlarını Türk aile yapısına uygulamaya çalışarak bunu da imkânsız hale getiriyoruz.
Babaannesini kaybettikten sonra iki yıldır sokaklarda yaşayan Hasan’ın hali pürmelali sosyal medyaya düşmeyeydi biz ‘İslamcılar’ ‘Kadını mı dövelim yoksa kadını döveni mi pataklayalım?’ tartışmalarına tam gaz devam edegelecektik.
Yani İngiliz gibi başladığımız mevzuyu Türk gibi sürdürecektik.
Dikkat ederseniz burada İngiliz eğitim, düşünce ve felsefesine övgü var.
Hadi beni İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne üye yapalım.
Hasan’ın her şeyini kaybetmiş olmasına rağmen tevekkülünü kaybetmemiş halinin görüntüleri sosyal medyaya düşünce hayatında önemli değişiklikler oldu.
Ankara Valisi, Hasan hakkında açıklama yaptı:
“Valilik olarak vatandaşların aç ve açıkta kalanını istemiyoruz. Sıcak su barınma giysi tedarik ediyoruz. Hasan’dan haberdar olunca arkadaşlarımız derhal gönlü zengin, yüreği kocaman Hasan’a ulaştık. Ankara Valiliği olarak sorun ve ihtiyaçlarıyla yakından ilgileniyoruz Hasan’ı aldık sağlık kurumumuza tedavisine başladık tedavi sonrası ister burada isterse başka yerde barınması için imkânlarımızı seferber ettik. Hasan iyileşince kendisi ile bir araya geleceğim.”
Sosyal medyanın ne melanet, ne melun bir şey olduğu ön yargımızı da silip attı Hasan’ın sosyal medya görüntülerinin ardından hayatının hızlı ve çok olumlu bir şekilde değişmesi.
Ve fakat meramını sosyal medyaya taşıyamayan Hasanların durumu ne olacak?
Hala sokakta yaşayan Hasanlar ve hâlâ işsiz bir sürü Hasanlarımız var bizim…
Şehrimizde işsiz kaldığını sosyal medya üzerinden duyuran bir gazeteciye de valimiz sahip çıktı.
“Gelsin elimizden geleni yaparız. Vesile olabilirsek ne mutlu bize…” diye ‘tweet’ attı.
Aynı soruyu tekrarlıyorum:
“Meramını sosyal medyaya taşıyamayan, gurur yaptığı için kimseden bir şey isteyemeyen işsiz Hasanlara, gazetecilere kim el uzatacak?”
Vali, Hasan’a devletin şefkat elini uzattı.
Hasan şimdi tedavi oluyormuş, sıcak battaniyede karnı tok bir şekilde uyuyormuş.
Bu güzel haberi sokaktaki bütün Hasanlar için duyabilseydik daha da sevinebilecektik.
Dahası sosyal medyaya düşmeden Hasanların durumlarını iyileştirebilseydik, sokaktan kurtarabilseydik ne iyi olurdu.
İşsiz gazeteciler sosyal medya üzerinden iş istemeden onların vaziyetlerini gören, bilen hal yoluna koyan bir mekanizma kurulabilseydi ne iyi olurdu.
Mesela ihtiyacı olup da o veya bu sebepler yüzünden basın birimi kurmayan kurumlara bu birimlerini kurdurarak gazeteci istihdamı sağlayacak feraset ve basirette yöneticilerimiz olaydı ne iyi olurdu.
Bu tür insan izzetini yaralayan meseleleri sosyal medyaya düşmeden çözebilseydik yani…
Bir Hasan kurtuldu.
Kaldı kaç Hasan?
Memleketimizde sokakta yaşayan evsizlerin sayısının batıdakinden çok daha az olduğuyla övünmeye hazırlanıyorsak hatırlatmalıyım ki,
Batılı hayat tarzımızla ve Batı’nın kanunlarını Türk aile yapısına uygulamaya çalışarak bunu da imkânsız hale getiriyoruz.
Başkan Erdoğan’ın da dediği gibi,
“Batı çöküyor. Niye? Aile kurumu diye bir kavram kalmamış.”
Neyse biz tartışmamıza kaldığımız yerden devam edelim:
“Kadını mı dövelim, kadını döveni mi?..”