Yıllar önce Van-Gevaş’a gitmiştim. Orada beni şaşırtan şey çocuklar olmuştu. Vizontele filmi orada çekildiği için bütün çocuklar filmin repliklerini ezberlemişti. Bütün sokaklarda Vizontele’cilik diye bir oyunu oynuyorlardı. Bilirsiniz mahalle maçlarında kimse kaleci olmaz. En beceriksiz ya da pısırık bulduklarını kaleye geçirirler. Mahallelerde çıkan kavgaların çoğu Yılmaz Erdoğan ben olacağım kavgasıydı. Köylünün sohbetinde de birkaç tanışma sözcüğünden sonra konu filme geliyor uzun uzun anılar anlatılıyordu. Filmde öne çıkmış birkaç köylünün havası bir başkaydı. Herkes onları parmakla gösteriyordu. Bir film yılların yapamadığını yapmıştı. Filmin çekildiği yerler defalarca ziyaret ediliyor, bu arada yer gösteren ya da fotoğraf çektirenden üç beş kuruş alındığı oluyordu.
Bayram dönüşünde çocuklar tutturdu, baba bizi Güzelköy’e götür. Nedir bu Güzelköy diye sordum. Bir dizinin çekildiği yermiş. Döndük yarı yoldan, bahsedilen köye girdik. İnanamadım. Bir sürü ziyaretçi vardı köyde kerli ferli adamlar, koca koca kadınlar köyün meydanındaki çınar ağacının altında toplanmıştı.
Kahvede bir köşede diziden bir dekor, muhtemelen muhtarın masası, insanlar sıra ile oturup orada fotoğraf çektiriyorlardı. Dizideki öne çıkan köylüler de oradaydı. Tıraşları, ütülü gömlekleri, duruşlarıyla hemen fark ediliyorlardı. Kayınvalidem ısrarla Cemali’nin yaptığı evi sordu. Tarifi aldık. Giderken köyde bir sürü tabela dikkatimi çekti. Diziden sahnelerde geçen yerlere şunun evi, bunun olduğu yer gibi yazılar asılmıştı.
Sonunda sahne dekoru olan eve vardık. Küçük tahtadan bir dekor. Köylünün biri kenarına masa atmış. Fotoğraf çektirenden kişi başı bir lira alıyor. İtiraz edene o dekoru para ile aldığını söylüyordu.
Sözün özü dizinin çekildiği köy adeta uhrevi bir ziyaret yeri olmuştu. Televizyonların en çok izlenen saatlerine dizi koyması ve bu konuda ülkemizin birinci olduğu konusunda birkaç yazı ve yorum okumuştum. Burada gördüğüm ise bu işin sonuçta nereye vardığıdır. İnsanların kurguyla, gerçeklik arasındaki geçişkenliği sanırım psikolojik olarak da irdelenmeli.
Bu küçük örnek dışında dünyaya bakacak olursak Hollywood Amerikan politikalarının yaygınlaşmasında en önemli enstrümanlardan biri olmuştur. En azından bizler çocukluğumuzu kahraman kovboy için dua ederek geçirdik. Vahşi ve kötü Kızılderililerin aslında mazlumlar olduğunu öğrendiğimizde yaşlanmıştık.
Dizilerimizin özellikle İslam coğrafyasında çok yoğun ilgi gördüğünü biliyoruz. Kimsenin ticari getiri dışında sorgulamadığı bir şey var: Bu diziler nasıl bir toplum imajı, nasıl bir Türkiye algısı oluşturuyor? Yoksa emperyalistlerin kasıtlı yaptığı gibi biz de yeni özentiler oluşturup yeni medya mabetlerine temeller mi kazıyoruz?