ABD’nin PYD üzerinden sözde sınır muhafızları oluşturmak istemesi, İsrail’in başkentini Kudüs olarak belirlemesine benziyor. O zaman da Netanyahu hariç bu durumdan kimsenin haberi yoktu; şimdi de herhalde bundan S. Müslim hariç Suriye’de kimsenin ne haberi var ne de rızası var. Suriye’de vekâlet savaşı yürüten ABD’nin politikaları aslında kendisini de politik bir yalnızlığa mahkûm ediyor. BM genel kurulunda 128 oyla Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına karşı karar alınması bir anlamda bu izolasyonun da bir göstergesi oluğunu söyleyebiliriz. Artık Suriye’de vekaletçiler üzerinden yürütülen dizayn operasyonlarının Suriye coğrafyasını aşan bir hal almış olması, Suriye ve Irak özelinde aktörlerin yürüttüğü politikaları “Matruşkalaştırdı.” Dolayısıyla konuya öncelikle Türkiye açısından bakmak daha yararlı olacaktır.
Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki önceliği, bölgede güvenliğin sağlanarak sınırlarımızın derinliğinden itibaren Türkiye’nin güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Şemdinli’den Yayladağı’na kadar sınırlarımızın güneyinde terörist unsurlar barındırmayacağız.” sözü sadece politika veya siyasi bir argüman değil, bir stratejiyi ifade etmektedir. Türkiye bu stratejinin gereği olarak sahadadır ve sahada bulunmasının sağladığı stratejik üstünlüğü de politik avantaja dönüştürebilmektedir. Aslında Afrin’e ve Fırat’ın doğusuna yapılması muhtemel mahdut hedefli ve daha çok noktasal operasyonları bu çerçevede de okuyabiliriz. Zira artık Türkiye’nin adı konmasa da adım adım sınırlarının güneyinde zımnen bir güvenli bölge oluşturmakta olduğunu ve buna devam edeceğini söylememiz mümkün. İşte bu durum bazılarına sadece bir politik söylem gibi gelse de her geçen gün Türkiye’nin bunu bir beka sorunu olarak görüp blöf yapmadığının anlaşılması ve dünya kamuoyunda daha fazla kabul görmesi, politik arenada Türkiye’nin elini güçlendiren bir unsurdur. Çünkü Türkiye istediği zaman bu tür operasyonları yapabilir, bunun için 2011 yılından beri gerekli iç ve dış zemin hazırlanmış durumdadır. Dolayısıyla ne zaman sorusunun cevabı, aynı zamanda biraz da dış politik kazanımlarla ilgili olsa gerek diye düşünüyorum. Ancak şimdilik Afrin öncelikli gibi görünse de doğuya doğru bu operasyonel faaliyetlerin genişleyeceğini ve Afrin’le sınırlı kalmayacağını söyleyebiliriz. Daha açık bir ifadeyle teröristler için güvenli diye bir yer kalmayacak gibi görünüyor.