Üsküdar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin avlusuna kurulan Kâbe maketini ihram giyerek ziyaret etmek isteyen vatandaş, güvenlik görevlilerinin kendisini içeriye almadıkları için polis çağırmalarını istemiş, giydiği kıyafetten dolayı ayrımcılığa tabi tutulduğunu öne sürerek anayasal suç işlediklerini, seyahat hakkının engellendiğini, ayrımcılık ve nefret suçuna maruz kaldığını belirterek o kişilerden davacı ve şikayetçi olmuş.
Haberi gördüğümde bunun münasebetsiz bir şaka olduğunu düşündüm. Ama hayır, gerçekten de Üsküdar Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin avlusuna bir Kâbe maketi kurulmuştu. Ve evet, “performans sanatçısı” olduğunu söyleyen bir vatandaşımız ihram giyerek o maketi ziyaret teşebbüsünde bulunmuştu.
Maketin orada kurulma nedenini anlayabilmek için Üsküdar Belediyesi’nin internet sayfasına müracaat ettim. Beraber okuyalım: “Üsküdar Belediyesi, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yaşadığı olayları, mucizeleri anlatmak ve Mekke ile Medine’nin ulvi atmosferini Üsküdar’a taşımak için Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin bahçesine ‘Asr-ı Saadet Köyü’ kurdu.”
Meğerse maket değil maketlermiş… Haremeyni’ş-Şerîfeyn’in o ulvî havasını Üsküdar’a taşımak amacıyla daha neler yapılmış kültür merkezinin avlusunda, belediyenin sitesinden okumaya devam ediyoruz: “Kültür Merkezi’nin bahçesine Asr-ı Saadet döneminde yaşanılan köyün tüm ayrıntısına kadar dizayn edildiği Kabe maketi, fil heykeli, Hz. Muhammed’in evinin maketi, içerisinin ışık ve ses efektleriyle donatıldığı Hira Mağarası maketiyle katılımcılarda geçmişe yolculuk yapıyor hissi uyandır(ıl)dı.”
Belediyelerin yıllar evvel başlattığı dört bir yana dikilen “fosforlu plastik palmiye” furyasının bu noktaya gelebileceğini kim tahmin edebilirdi?
Adına “Asr-ı Saadet Köyü” dedikleri maketlerin açılışında Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in söyledikleri de yer alıyor belediyenin sitesinde: “Başkan, Asr-ı Saadet Köyü’nün O’nu arama, izini sürme, kavuşma arzularının bir neticesi olduğuna değinerek, ‘Hani, manen hep gel diyoruz ya, bu sefer de somut olarak O’na gitme gayretidir. Bu yüzden Asr-ı Saadet’e yolculuk dedik. Normal şartlarda Allah’ın Evi Kabe’ye gidemesek de, Efendimiz’in hane-i saadetini göremesek de, en azından Efendimiz’e iyi ki doğdun dediğimiz şu günlerde Kabe toprağı şehrimizde o duyguları yaşayalım, zihnimizde, gönlümüzde canlandıralım istedik. 7’sinden 70’ine kutsal topraklara gidemeyen kardeşlerimizin en azından bu şekilde o duyguları yaşamalarını arzu ettik. Duamız odur ki, inşallah hepinize, hepimize, kutsal topraklara gitmek, görmek, yaşamak, Efendimiz’e kavuşmak nasip olsun. Kutlu Doğum Haftası ülkemizin her köşesinde olduğu gibi Üsküdar’da da çok güzel etkinliklerle kutlanıyor. Programlar tertip ediyoruz ve halkımızın ilgisi hepimizi mutlu etti. Bizler peygamber aşığı ve peygamberimizi çok seven bir ümmetiz. Tabi Üsküdar’ımıza Harem toprağı Kabe toprağı diyoruz. Bu güzel şehirde bizler de Üsküdar Belediyesi olarak Üsküdar’dan Asr-ı Saadet’e Yolculuk adıyla bir Kutlu Doğum programı yapmak istedik. Yaptığımız çalışmalarda Kutlu Doğum Köyü tertip ettik. Güzel çocuklarımızla birlikte gayet güzel bir şekilde açılışını gerçekleştirdik. Bu alanda bir hafta boyunca Peygamberimiz’in Evi, Hira Dağı, Hira Mağarası, Sevr Mağarası, Muallak Taşı ve Kabe gibi oraları anlatan maketlerden oluşan bir sergi oluşturduk. Hacca, umreye gidemeyenler o atmosferi az da olsa yaşatsın istedik. Güzel bir etkinlik oluşturduk, ben bütün dostlarımızı Üsküdar Bağlarbaşı’na bekliyorum’ dedi.”
Sayın Türkmen’in “inşallah hepinize, hepimize, kutsal topraklara gitmek, görmek, yaşamak, Efendimize kavuşmak nasip olsun” duasına “amin” diyoruz lâkin maketlerin hele de Haremeyn’e ait olan maketlerin, maket duygular,
maket davranışlar, illüzyonik vecd ve ihlas görüntüleri doğurabileceği ihtimal
ve gerçeğini de (vatandaş örneğinde olduğu gibi) hatırda tutmak gerekir, diyoruz. Kalbimizde o mübarek topraklara ilişkin inşa ettiğimiz özlem, daha sahici daha elle tutulur ve daha insanidir. Şems-i Tebrizî’nin dediği gibi; şayet ensemizde çıban yok ise, ay’ı leğen içindeki suda değil kafamızı kaldırıp gökte seyretmemizdir elzem olan.