Anne babalarımız her anlamda bizler için son derece önemli varlıklardır. Onlar bizim gelişmemiz için sorumluluk alan ve sürekli olarak her alanda destekleyen kişilerdir. En önemlisi de bunu bizler için herhangi bir kişilik beklemeden yaparlar. Bunu da hiçbir insan kendisi anne baba olmadan kolaylıkla anlayamaz. Anne veya babalar çocukları için canları da dahil her şeylerini feda eder. Geceleri çocuklarının uykularını bölmesi onları rahatsız etmez, güler yüzle sabahlara kadar onunla beraber oturabilirler. Hasta olduklarında başlarında saatlerce, günlerce, aylarca hatta bir ömür beklerler, onların mutluluğu ve huzuru için. Her gün bunun örneğini medyada görürüz. Tekrar ifade ediyorum, bunun karşılığında çocuklarından hiçbir beklentileri yoktur. Allen Klein’in “bakıma muhtaç biri” adlı öyküsüyle anne babalarımızın bizler için aslında ne kadar fedakârlıklarda bulunduklarını daha iyi anlayacağız:

“Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu vakayı anlatır:

Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde, yürümüyor. Uykusu sürekli ve düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.

Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar. Fotoğraftaki hasta doktorun altı aylık dünya tatlısı kızıdır.”

 

Şimdi şöyle bir düşünelim. Hangi anne baba bundan daha azını yapmaktadır. Anne babalarımız yediklerinden içtiklerinden keserek, kendileri daha kötüsünü giydikleri halde bize daha iyisini giydirerek, eğitim hayatımıza başladığımızda kendi fizyolojik ihtiyaçlarını kısıp bizlerin eğitimi için harcama yaparak sonsuz ve sınırsız özveri örnekleri sergilemektedir. Hayatımızı bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirsek onların bizler için ne çok şey yaptığını bizim ise onlara nasıl karşılık verdiğimizi görecek ve onlara bir kez daha minnet duymamız gerektiğini şiddetle hissedeceğiz.

Hâlâ anne babası hayatta olan şanslılarımız varsa yaşamlarını bir gözden geçirelim ve iş işten geçmeden anne babalarımızın haklarını ödeyebilmek için hayırlı bir evlat olmaya çalışalım. Onların bize yaptıklarının karşılığını ödeyebilmek asla mümkün değildir ve hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Kuranı Kerim’de anne baba hakkıyla ilgili ayetlerde yüce yaradan bizleri şu şekilde uyarmaktadır;

“İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.  (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” (Lokman, 14).”

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf !” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. (İsra, 23).”

“Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.” (Ahkaf, 15)”

Selametle…