Duvarlarda terör örgütü mensuplarının gözaltına alınırken ya da “sokaklarda insanlarımızı tanklarla ezen canilerin” mahkemelerde hesap verirken çekilmiş fotoğrafları asılı. Yer: Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel. Kameralara konuşan teröristin eşi, “tüm dünyayı Türkiye’ye karşı birlik olmaya” çağırıyor. Pek çok örgüt mensubu gibi o da muntazam bir başörtüsü ile başını örtmüş. Bir yandan Türk Devleti’ne beddualar okurken, diğer yandan örgüt mensuplarına dik durmalarını, kendileri için sürekli olarak dua ettiklerini söylüyor.

Brüksel, sadece AB’nin merkezi değil. Türkiye’ye karşı savaşan tüm terör örgütlerinin de merkezi. PKK sık sık kentin caddelerinde, AB binalarının koridorlarında eylemler yapıyor, konferanslar düzenliyor. DHKP-C’nin mensupları adeta buraya çadır kurmuş durumdalar. Türkiye’de katliam yapıp, kaçmayı başaranlar soluğu Brüksel’de alıyor, tıpkı Özdemir Sabancı’yı katleden terörist Fehriye Erdal gibi.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün de merkezi Brüksel olmuş durumda. Meclisimizi bombalayan, insanlarımızı savaş uçaklarıyla hunharca katleden teröristlere kucak açmaları yetmiyormuş gibi, onların arsızca propaganda yapmalarına da destek oluyorlar.

15 Temmuz darbesinin Batılı devletler tarafından ve onların yetiştirdiği profesyonel teröristler eliyle yapıldığı bir sır değil. Doğal olarak onların bu cesareti nereden buldukları çok açık. Sorun burada değil.

PKK’ya yönelik operasyonlarda şehit olan Mehmetçik için “b.k yoluna giden niyazi” deme küstahlığını gösteren, aynı zamanda Gezi eylemlerinin sembol isimlerinden olan modacı Barbaros Şansal da, FETÖ’nün Brüksel’deki sergisine katılarak destek açıklamasında bulunmuş. Biz şaşırmıyoruz. Darbeyi püskürtmemiz üzerine kaçtığı Kıbrıs’ta elinde dolarlarla poz verip “b.kunda boğul Türkiye” diyen bir yaratıktan başka bir şey beklenebilir mi?

Sorun, CHP, İyi Parti ya da küçük ortakları Saadet’in bu olup bitene tek kelime etmemesi. Sadece bu mu, başka şeylere de laf etmiyorlar.

Her fırsatta “Kandırıldınız, yıllarca ne istedilerse verdiniz, FETÖ’yü siz Büyüttünüz” diyen CHP ve şürekasının, seçimlerde “ittifaklarına” destek açıklaması yapan Pensilvanya’ya tek bir söz söylediğini duydunuz mu? FETÖ’ye ya da PKK’ya dönüp:

“Siz kimsiniz de, Millet İttifakı’na destek çağrısında bulunuyorsunuz. Bizim teröristlerin desteğine ihtiyacımız yok” dediğini işittiniz mi? Elbette ki hayır.

Aslında bu modacı bozuntusu tüm kirli ittifakları nasıl da açıkça gözler önüne seriyor. MHP’yi “Ülkücü kimlikten uzaklaşmakla itham edip başka bir parti kuranlar, nasıl olurda PKK’nın desteklediği bir oluşumun içinde yer alır” diye düşünüyorduk.

Cevabını “Türkiye’de cemaatlere, askerlere, akademisyenlere büyük zulüm yapılıyor” diyerek Avrupa’yı desteğe çağıran bu “çirkinlik abidesi modacı kırması” veriyor.

Karşımızda öyle bir profil var ki: Bir yanda Gezi’de kızıl bayraklarla kenti ateşe veriyor, diğer yanda Atatürk posteriyle Apo’yu aynı çerçeveye koyuyor. Bir yanda PKK’yla mücadele eden Mehmetçik’e hakaret ediyor, diğer yanda milletimize namlusunu doğrultan asker kılıklı teröristi Türk Askeri diye pazarlıyor.

Rahatsızlıklarını çok iyi anlıyoruz.

Onlar, 1960 darbesinden itibaren sinsice devletin tüm kılcal damarlarına kadar sızan FETÖ’nün, yıllar içinde elde ettiği bu güçle Cumhurbaşkanımızın etrafını kuşatmasından, onu bir şekilde “kandırmasından” değil; “uyanıp” tedbir almasından rahatsızlar. Eğer Cumhurbaşkanımız, 17-25 Aralık’ta çoktan bunların kirli emellerinin farkına varmamış olsaydı, 15 Temmuz’a gerek kalmayacak; darbeyi 3 yıl önce yapmış olacaklardı.

Onlar istiyorlar ki, milletimiz “din kisvesi” altında yapılan operasyonları,

“Atatürkçülük” adını kullanarak yapılan istismarı, kimlik siyaseti güderek yapılan “bölücülük”ü fark etmesin. Uyumaya devam etsin.

Fakat artık onlar için çok geç. Bu millet o derin uykusundan çoktan uyandı.