Yüzyıllardır İslam düşmanlarının en iyi yaptığı iş Müslümanlar arasında sürekli olarak “fitne ve Fesat’’ çıkarmaktır. Fitne Fücur bunların adeta genlerine işlemiştir. Bu deyyuslar kirli amaçlarına ulaşmak için her dönem farklı farklı maskeler kullanırlar. “Merhamet maskesi, sevgi maskesi, medeniyet maskesi, demokrasi ve özgürlük maskesi gibi…’’ Zehirlerini saçarlar iken gözleri hiçbir şeyi görmez.! Lakin bunu yaparken de hiçbir fincancı katırını da ürkütmezler. Onlar için kendi ali menfaatlerinden başka hiçbir şey yoktur. Bu çok yüzlülerde insana ve insanlığa ait bir emare aramak, en hafif ifadeyle aptallık olur. Uygun zemini yakaladılar mıydı babalarını bile tanımazlar.! Kendilerini haklı çıkaracakları alt yapıyı hazırlamadan da bilesiniz ki zinhar harekete geçmezler.

Şu yalan dünyada “Fitne ve fesatla’’ varlıklarını sürdüren bu lanet çukurlar, kendinden olmayanlara karşı sürekli olarak tuzak kurarlar. Her daim “Hak ve hakikati’’ savunanlar için köşede beklettikleri hali hazır kirli planları vardır. Gerçekleri sulandırmak, bilgi kirliliği ve farklı algılar oluşturmak bunların pek maharetli oldukları iştir. Yıllardır İslam’ın içini boşaltıp Kuran-ı Kerimi elimizden almak isteyen bu alçaklar, uygulamaya koydukları “Ilımlı İslam Projesi’’ ile yapmış oldukları zulümlere, haksızlıklara ve sömürü düzenlerine uygun zemin hazırlamaya çalışıyorlar. Müslümanları da, şartlar ne olursa olsun kendilerine asla karşı çıkmayan uyuşuk içi boş bir figür haline getirmek istiyorlar. Yani demem o ki; “Allah inancını yok etmek için sürekli olarak İslam ile aramıza engeller koymaya çalışıyorlar.’’

Bu mendeburların amaçlarına ulaşmak için döktükleri kanın, akıttıkları gözyaşlarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Yeter ki dökülen kan, Müslüman kanı olsun. Her türlü baskı, tehdit, zulüm işkence katliam yapmaktan çekinmezler. Çünkü bunlarda acıma ve merhamet duygusu da yoktur. Çocuklar ağlamış, yaşlılar inlemiş umurlarında bile değildir. Kulaklarını tıkar derhal üç maymunu oynarlar… Ölen insanları görmezden gelir, oluk oluk akan kanlara duyarsız kalırlar. Yalandan yere kısık bir sesle “endişeleniyoruz” diye bir şey üfürürler tamam…

Lakin bilmiyorlar ki yaktıkları her fitne ateşi bir gün mutlaka dönüp dolaşıp kendilerini de yakacaktır.

Bugünlerde hep birlikte yine hemen yanı başımızda, İran’da devreye sokulan yeni bir fitne ateşine daha şahit olmaktayız. Yukarıda tarif etmeye çalıştığım bu kirli odaklar, belli ki sınır komşumuz İran’ı, bugünlerde “zayıf halka’’ olarak seçmişler.! Yıllardan beridir küresel güçlerin ve Siyonistlerin gazına gelerek, “Bölgesel Güç’’ olma martavalları ile kandırılan İran, maalesef bize karşı çoğu zaman dostane yaklaşmamıştır!.. Çıkardığı Sünni -Şia fitnesi ile bölgeyi kan gölüne çevirir iken, bölücü örgüt PKK için yaptığı yardım ve yataklık daha dün gibi hafızalarımızda yerini korumaktadır. Lakin, bizler aynı dine inanan Müslümanlar olarak bütün iyi niyetlerimizi kuşanıp, İran rejimlerinin yapmış olduğu bu büyük hatalardan dönüp ders çıkaracaklarını umarak ve onları bu tuzaklara düşürenlere de bakarak, bu zor günlerinde,  “İran’ın 15 Temmuz’unda’’ Müslüman İran’ın yanında olmak durumundayız…

Belli ki ‘’Hayat pahalılığı’’ nedeni ile başlatılan bu küçük masumane protestolar dış mihrakların da devreye girmesi ile bir anda ‘’İran’ın Gezisi’’ haline dönüşmüştür. Son dönemlerde Kudüs ve diğer birçok konuda hemfikir olan ve sıkça bir araya gelen Rusya, Türkiye, İran üçlüsü emperyalist diğer ülkeleri derinden rahatsız etmiştir. İşte tamda bu yüzden Amerika ve İsrail’in hedefe oturttuğu İran’da ülkenin ayarları hızla bozulmak istenmiş, 30’a yakın şehir yakılıp yağmalanmış, çıkan olaylarda ölenlerin sayısı otuzu bulmuştur…

İmam Şafii hazretleri fitne zamanında der ki: “Düşman okunu takip edin, o sizi Hak ehline götürür.” Takip edelim o vakit…

Hatırlarsınız katil Amerika ve Siyonist İsrail’in baş tuttuğu güçler, Aralık 2010’da Tunus’ta başlatılan Arap Baharı’ndan önce Aralık 2009’da el altından “İran Baharı’’nın düğmesine basmışlar, ancak başarılı olamamışlardı… Bu sefer gemi azıya alan ABD, rejimi yıkma hareketlerine açıktan destek vererek rengini belli etti. Trump’ın İsrail’i, Suudi Arabistan’ı ve BAE’de arkasına alarak “İran’da şimdi değişim zamanı” diye böğürmesi de işte bundandır. ABD’nin İran içerisinde yıllardır sahip çıktığı Müslüman görünümlü örgütler de bilesiniz ki “İran’ın FETÖ’sü’’ dür. Anlaşılan o ki; ‘’ABD İran’ı köşeye sıkıştırarak iktidarı teslim almak ve Mısır, Suudi Arabistan ve İran üçgenine hâkim olup, bölgeyi İsrail ile birlikte yeniden dizayn etmek istiyor…’’ Rahmetli Erbakan hocamızın yıllar önce dediği gibi “İran’dan sonraki asıl hedef Türkiye’dir’’ sözü de işte tam da burada karşılık buluyor. Neden İran’ın yanında olmamızın gerekçesini açıklıyor…

Ezcümle demek o ki dostlar. “İran’ın Nükleer çalışmalarını kendisi için büyük tehdit olarak gören Siyonist İsrail, bu büyük tehlike ve tehdit ’in ortadan kaldırılması için yapılacak her türlü faaliyetin gönüllü sponsorudur.’’ Çocuk katili terörist Netanyahu’nun yırtık dondan çıkar gibi “İran halkına özgürlük arayışlarında başarılar dilerim.” demesi de işte bundandır.

Umarım İran içerisindeki akıl sahibi olan tüm muhafazakârlar bu provokatif eylemlere en kısa zamanda dur derler. Bize düşense İslam karşıtı bu işgalcilere karşı İran’ın yanında saf tutmaktır…