Hatırlarsınız, eskiden -hâlâ var mı yoksa- elektrik direklerinde, trafolarında bir kuru kafa ve altında da “Dikkat, ölüm tehlikesi!” yazardı. Bununla insanların elektrik çarpma tehlikesine karşı dikkatli olmaları sağlanmaya çalışılırdı.

Bir de dağlık bölgelerde yol kenarlarına çeşitli yabani hayvan resimleri konularak önünüze o hayvanlardan çıkabileceği konusunda dikkatiniz çekilmeye çalışılır.

Bir de kamyoncu edebiyatı vardır. Kamyonların arkasında şöyle yazar: “Kapılma rüzgârıma, sen de aldanırsın.”

Bütün bunlar, nereden aklıma geldi; neden böyle bir girizgâh yaptım? Son ABD seçimlerinden sonra aklıma geldi.

Bu FETÖ, kimin sırtını sıvazlasa kırk günden fazla yaşamıyor; kime destek verse dünyası kararıyor, kim onlara yaklaşsa yanıp kül oluyor!..

Koskocaman ABD seçimlerinin kaderiyle de oynadı ya bu FETÖ!.. Kazanmasına kesin gözüyle bakılan Hillary Hanım, FETÖ desteği sonrasında tepe taklak gitti ya!.. Kazanacağına kendi bile inanmayan Trump Efendi’den fark yedi ya!..

Biz Türkiye olarak o kadar uyardık. Bunlar, bulunduğu ülkede büyük tehlikedir; ülkenizin selameti için atın ülkenizden dedik. Bize verin, biz artık şerbetlendik bunlara karşı, ancak biz onlarla baş ederiz dedik. “Men dakkadukka!” dedik, ama dinletemedik. Ama “Geçti Bor’un pazarı, sürün eşeğinizi Niğde’ye!” Hilary ablaları yandı, şimdi de onu destekledikleri için kendileri yanacak inşallah!..

Lanetullah, kendine tabii olanların önce dünyasını abat ediyor, ahiretini berbat ediyordu. Şimdi ise hem dünyasını hem ahiretini berbat ediyor, dokunan yanıyor.

Her tarafa kuru kafa resmi koyup “Dikkat, ölüm tehlikesi!..” yazdık, “Dikkat FETÖ çıkabilir!” levhalarını her yere astık ama gelin görün ki bizi dinlemeyen ve dinlememekte ısrar eden beyinsiz bir güruh var hâlâ!..

Lanetullah, yıllardır sürekli “Kapılma rüzgârıma, sen de aldanırsın!” deyip duruyor ama birileri yıllardır onun rüzgârına gönüllü kapılıp aldanmaya razı oluyor.

Önce onlara yakın olup dünyalık işlerini bir düzene koyup hak etmediği hâlde devlet kurumlarında bir şekilde yer alma, “köşe başını tutma, su akarken testiyi doldurma” kaygısında olanlar vardı. Dinî hizmet yapma, kendini korumadan ziyade onların nüfuzunu kullanarak bir yerlere yerleşme gayretiyle onlardaki her türlü melanete razı olan, hiç eleştirmeyen tipler kol geziyordu. Orada bulunmanın kaymağını uzun süre yediler gerçekten, dünyaları abat oldu. Tabii o sırada kadınlar başlarını açmak, hizmet teranesiyle dinsiz donsuz adamlarla evlenmek suretiyle; erkekler içki içip karılı kızlı ortamlarda tam bir ehli dünya olarak yaşamak suretiyle ahiretlerini berbat ettiler. Ama dünyalıkları yerinde olduğu için çok da tınmadılar bu durumu!.. Ama gelin görün ki şimdi hem dünyaları hem ahiretleri berbat oluyor. Dünyalık tüm kazançlarını da kaybediyorlar tek tek!.. Bir sıçan gibi deliklerde yaşıyorlar, kodeslere tıkılıyorlar!..

Ne diyelim? “Akıl olmayınca başta, ne kuruda biter, ne yaşta!..” ya da “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker!..”

Uyarması bizdendi!..