Türkiye, Türkiye’den yönetilmeye başlandığı günden beri içeriden ve dışarıdan çok yönlü ve cepheli bir tehdit ve saldırı altında. Recep Tayyip Erdoğan’ın “artık efendi köle dönemi bitti, iki eşit paydaş olarak masadayız ve öyle kalmaya devam edeceğiz” kararlılığı ve restinden beri, Batı(l) dünyası tarafından potansiyel “yaramaz çocuk” ithamlarına maruz kalıyor. Bu durum, Türkiye’nin doğru yolda ve doğru yönde olduğuna işarettir.

Pazar akşamı ABD’nin, Türkiye’ye yönelik vizeleri askıya alma adımını okuyunca içimde bir şükür ve mutluluk hissi belirdi. Zira uzun zamandır dile getirdiğim “konjonktür artık kartların açık oynanmasını zorunlu kılıyor, maskelerin arkasındaki yüzler ifşa oluyor, olacak” düşüncemi teyit ediyordu ABD. Müttefiklik yalanıyla yüzümüze gülüp ancak her fırsatta kuyumuzu kazan, aleyhimize olabilecek her şerri bizzat destekleyen, her türlü darbe ve terör faaliyetlerini organize eden, yöneten dünyanın en büyük terör ve haydut devleti ABD, bu vesileyle iyot gibi su yüzeyine çıkmış oldu. ABD’nin bu girişimine aynı şekilde mukabele edildiğini, Türkiye’nin de vizeleri askıya aldığını duyurması, daha büyük bir şükür ve mutluluk vesilesiydi. Çünkü “Eski Türkiye”de ABD ile Türkiye arasında gayriresmi bir hiyerarşik ilişki vardı ve ABD’nin tasarruflarına ancak “sitem” edebiliyordu Türkiye. Vizelerin askıya alınması, tarihi bir öneme haiz. Bu hamleyle, “sitem”den, “misilleme” evresine geçilmiş oldu.

ABD konsolosluk çalışanı olan FETÖ üyesi Metin Topuz’uz yakalanması “sobe” mahiyetinde. 15 Temmuz’da ülkemizi işgal et(tir)me planı yapan ancak çocuklarının bu sefer başarısız olmasıyla ABD çılgına döndü. Aslında bu ajanlarının enselenmesi, hadisenin perdenin önünde olan kısmı. Türkiye’nin “eksen revizyonu”na gitmesi, Astana süreciyle birlikte Rusya ve İran’la birlikte inisiyatif alıp Suriye’de “ABD’ye rağmen” girişimlerde bulunması başlı başına bir arıza çıkarma sebebiydi. En nihayetinde İdlib’e yönelik operasyonda öncü rol alması, ABD açısından bardağı taşıran son damla oldu!

ABD’nin başlattığı vize engeli, bir sürece dönüşebilir. Bu uygulamayı, bir kısım AB ülkeleri de devam ettirebilir. İpin ucu o AB ülkelerine kadar uzanabilir (ki yakalanan balık epey büyüğe benziyor!) zira o ülkelerin de maskelerinin inmesine sebep olabilir. Yurt dışında kaçkın olan FETÖ terör örgütü elemanları ve içerideki hemcinslerinin(!) başlattığı “haydut Türkiye” algısı da bunu işaret ediyor. Bu algı operasyonunun arka planında, AB(D)’nin haydutluğunu kamufle etme çabası da var. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış ya, o hesap.

ABD’nin bir sonraki hamlesine karşı İncirlik üssünün kapatılması, akabinde Ayasofya camiinin açılması da masada olmalıdır.

Türkiye’nin, yeni Dünya denkleminde rol alma isteğine, küresel aktör olma girişimlerine karşı ABD’nin buna verdiği tepkiler anlaşılır. ABD’nin, ülkemize yönelik hasmane tavrı ayan beyan ortadayken, (dünün “kahrolsun Amerikan emperyalizmi”cileri) ülkemizin “ana muhalefet”ine ne demeli? Neredeyse “Ey efendimiz ABD, cezalandıracaksan sadece ‘AKP’yi ve mensuplarını cezalandır, biz senin sadık kulunuz” yorum ve açıklamalara şahit oluyoruz. Bunca rezil bir tutum, manda olmaya âşık bir zihniyeti Dünya’da başka bir yerde göremezsiniz. Bundan önce AB ile yaşanılan gerginliklerde de farklı tutumları olmamıştı, yine Batı(l) hamallığına gönüllü adaylık sinyalleri vermişlerdi. Tarih de milletimiz de bunları not ediyor.

Dünün Türkiye’sinde ezik ve sefil bir politikayla ABD’nin HUZURUNA çıkan idarecilerimiz varken, bugünün Türkiye’sinde vakur ve gururlu bir politikayla ABD’nin KARŞISINA çıkan idarecilerimiz var. Tarih ve milletimiz bunları da not ediyor; Erdoğan’ı, öğretilmiş çaresizlik ve yenilmişlik bariyerini yıkan adam olarak yazacaktır.

Ressam Bob, “Şuraya da dün ‘kahrolsun Amerikan emperyalizmi’ diye yırtınıp, bugün ABD emperyalizminin gönüllü hamalı olan bir zümre çizelim” demiş midir?!