Erdoğan’ın 16 Mayıs ABD ziyareti öncesinde, kırk yıldan bu tarafa ülkemizin kanını emip binlerce Mehmetçiğimizi şehit eden, kundaktaki bebeklere bile kurşun yağdıran, ‘’katil PKK ya, kadim patronu’’ ABD’den yine tam destek çıktı..! Peki, canlı bombalar ile masum sivil insanları bile katleden bu alçak terör örgütüne, ‘’terörün mühendisi’’ ABD’nin destek vermesine şaşırdık mı? Asla..! O zaman burada cevabı merak edilen soru şu! Acaba bu aşağılık duruma onay veren ‘’hangi ABD ya da hangi Trump..?’’

Cumhurbaşkanımızın 16 Mayıs Washington ziyareti öncesi, ABD tarafından YPG’ye yüklü miktarda ağır silah verilmesi kararı, “ABD’nin yeniden kurulacak olan masada elini güçlendirmek adına yapmış olduğu bir hamle olup, esasen bir ön almadır.’’ Türkiye de PKK ve FETÖ’nün patronluğunu yapan ABD’nin, çirkin yüzü artık böylece ortaya çıkmıştır. Yani bu durum ‘’terör örgütü YPG’nin Rakka operasyonunda kullanılmasından’’ daha da öte bir şeydir..

Bu kararla birlikte Suriye’nin kuzeyinde, PKK’lı teröristlere devlet kurma sözü veren ABD, gözümüzün içine baka baka daha önceden de defalarca yaptığını, bundan böyle artık açıktan yapacak, teröristlere “ağır otomatik silahlar, zırhlı araçlar, füzeler, tanklar ve havan mermileri ‘’verecektir. Bizler olup biten her şeyin farkındayız. Boşuna hiç kimse üç maymunu oynamasın.! Bu silahların hedefinde esasen “15 Temmuz’da FETÖ eli ile diz çöktürüp rehin alamadıkları Recep Tayyip Erdoğan ve onun Bağımsız Müslüman Türkiye’si’’ vardır.

Lakin dostlar, bizleri savaşla, topla tüfekle tehdit etmeye çalışıp, sayılarının ve mühimmatlarının çokluğuna güvenen Yedi düvele bir kez daha ‘’Metehan’ın torunları’’ olduğumuzu, hatırlatmak isterim. Metehan’ı unuttunuz mu? Şu kıssa ile hatırlatalım o vakit: Bir gün Mete Han ve veziri düşmanın sayısını görmek için bir tepeye çıkarlar. Durum gerçekten çok vahimdir. Karşılarında kum gibi çok sayıda Çin askeri vardır. Vezir, Mete Han’ı üzgün görür. “Bu kadar askerle nasıl başa çıkacağımızı mı düşünüyorsunuz?”Mete Han: “Hayır, bu kadar Çinli’yi ben nereye gömeceğim, onu düşünüyorum.” der… Şimdi hatırladınız mı.? Ha işte biz böyle bir milletin soyundan geliyoruz hani ne bileyim bilin istedim…

Şunu kafanıza sokun artık.! Türkiye artık o bildiğiniz eski Türkiye değildir. Sınırımızda bundan böyle ABD ve NATO eli ile yapılmak istenen oldubittilere asla izin verilmeyecektir. “Türkiye’nin endişelerine çözüm üreteceğiz’’ diye eski bakanların ağzı ile konuşan çiçeği burnunda ABD Savunma Bakanı Mattis anlaşılan o ki dersine iyi çalışmamıştır. Ve ne yazık ki Türkiye’yi hiç anlamamıştır. “Model ortak’’ olarak gördükleri Türkiye için endişe vakti, artık çoook geride kalmıştır.

Başta AB ülkeleri olmak üzere, Türkiye karşıtlarının alayının, son bir haftadır Erdoğan’ı tahrik edip ülkemizin oyun dışında kalması için ellerinden gelen ne varsa alayını devreye soktuklarını biliyoruz. Dün Brüksel Belediye Başkanının Erdoğan’a destek olacak hiçbir faaliyete izin vermeyeceğiz demesi de bundandır. Erdoğan’da zaten giderayak bu kifayetsize “Gücünüz yetiyorsa buyurun… Ben zırvaya değil zirveye gidiyorum’’ diyerek bir güzel ağzının payını vermiştir.

ABD’nin kırmızı kravatlı tüccar başkanı Trump’ın, Cumhurbaşkanımızı Beyaz Saray’ın karşısında yer alan Blair House’ta ağırlayıp, Oval Ofis’te konuk edecek olması, hatta birde onuruna yemek verecek olması görüntü vermek adına çok güzel hareketler… Lakin bunların hiçbiri Erdoğan’ın ABD’nin YPG’ye silah yardımı ve FETÖ’nün elebaşı Gülen’in iadesi mevzularında geri vites yapacağı anlamına gelmez..!

Trupm’ın artık biran önce, “Obama’yı şapşala çeviren yerleşik düzenin derin baronlarından ve kıçı kırık terör örgütü PKK’yı kendisine müttefik olarak pazarlayanlardan’’ ülkesini kurtarması gerekmektedir. Çünkü bizler gözümüzün içine baka baka yalan söylenmesinden artık gına getirdik. Bu anlamda Cumhurbaşkanımızın Çin ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda verdiği mesaj oldukça önemlidir. “Trump ilebizim yapacağımız görüşme virgül mesabesinde değil, nokta mesabesinde olacaktır. İşte bu bakımdan önemlidir”diyen Erdoğan, görüşmenin her iki ülkenin ilişkilerinin geleceği açısından sonuç odaklı olacağının mesajını vermiştir.

Evet, diklenmeyeceğiz ama Allah’ın izni ile yine dik duracağız. Lakin muhatabımızı da bilelim öyle değil mi? Hangi ABD, Hangi Trump?