Türkiye’ye savaş açmış PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin Cumhur İttifakı karşısındaki adaylara destek olunması çağrıları sebebiyle bir güvenlik ve beka sorunu haline getirilen seçimleri tamamladık. Bu seçimlerin yalnız belediye başkanını belirlemeyeceğini, “Hükümete yönelik bir güven oylaması” şeklinde olduğu muhalefet cephesi tarafından sık sık dile getirildi.

Hatta ülkemizde Meclis başkanlığı yapmış Hüsamettin Cindoruk, bu seçimlerin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden bir “intikam alma” sahası olduğunu söylemekten imtina etmedi.

Ak Parti’nin kuruluş ayarlarına dönerek, “beka söyleminden” ve güvenlik odaklı siyasetinden vazgeçmesi ve yeniden çözüm sürecine dönmesi gerektiğini söyleyen parti içindeki muhalifler temelde MHP ile girilen ittifaktan rahatsızlardı. Bu seçimlerde eğer Cumhur İttifakı, 10 ay önce yapılan seçimlerden çok gerilerde bir sonuç alsaydı, yahut Doğu ve Güneydoğu’da Ak Parti ciddi bir hezimet yaşasaydı, bu söylem sahiplerinin halkın nabzını tuttuğunu düşünebilirdik.

Oysaki ittifak hem mevcudiyetini korudu, hem de bölgede ciddi bir varlık gösterdi. Bu yönüyle, seçimlerin en büyük kazananı şüphesiz, Kandil’in tüm tehditlerine, hatta Ak Parti’nin içindeki “HDP yanaşma”larına rağmen, Şırnak’da, Ağrı’da, Muş’da, Bingöl’de PKK’yı şehirlerine açtığı çukurlarda boğan Kürt halkıdır.

Bitlis, Malatya, Erzurum, Adıyaman gibi yine Kürt halkının yoğun olarak yaşadığı yerlerde de sonuç teröre artık milletimizin tahammülünün kalmadığını gösteriyor. HDP’nin kazandığı şehirlerde dahi, Ak Parti-MHP ittifakı ciddi bir destek bulmuş durumda.

Türkiye’nin Afrin’i PKK’nın ve efendilerinin başına yıktığı, şimdi hedefini Fırat’ın doğusundaki terör unsurlarını yok etmeye çevirdiği bir sırada bölge halkının “devletimin arkasındayım” şeklinde verdiği mesaj bu seçimlerin en önemli sonucudur.

CHP, İP ya da Saadet partileri, ülkemizde bir beka sorunu olmadığını ifade etseler de; PKK’nın şehirlerini savaş alanı haline getirdiği, evlerini başına yıktığı bölge halkı, “benim beka sorunum var ve bu sorun ancak terörün yok edilmesiyle mümkündür” demektedir.

Seçimlerin kaybedenleri ise çoktur.

MHP ile ittifak Kürtleri küstürür diyen AKP’liler kaybetmiştir. 25 yıldır, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerin Ak Parti’de olmasıyla her türlü makam ve mevkiye gelen, makam araçlarından inmeyen, kültürel çalışma altında tüm ihaleleri alıp göbeğini şişiren, akşam olduğunda ise nargile kafelerde “Erdoğan eleştirisi” yapmayı fazilet sayan üçüncü sınıf monşerliğe öykünenler kaybetmiştir.

CHP’nin bir başarısı varsa eğer, o da MHP’den temizlenen seküler Türk ırkçılarının doldurduğu bir parti ile ülkemizi bölmek için emperyalistlerin taşeronluğunu üstlenen bölücüleri aynı safta buluşturmasıdır.

Tüm bu kirli bohça siyasetine rağmen CHP’nin Ankara’da ülkücü kökenli bir adayla, İstanbul’da ise seçimlerden önce camide yasin-i şerif okuyan bir adayla kılpayı kazandığı unutulmamalıdır. CHP de halkı aşağılayan, ezandan ya da camiden rahatsızlık duyan, başörtüsünden nefret eden figürlerle daima halkın tokadını yediğini ve artık bu anlayışla yol yürünemeyeceğini umarım görmüştür.