Yazıya “saçmalık” başlığını verecektim ama içimden muti bir ses ‘bu işte de bir hikmet-i hükümet vardır, sen anlamazsın’ diyerek daha yumuşak bir başlık atmamı sağladı.

Mevzu nedir? Bir kaç gün önce Hükümet tarafından alınan bir kararla, -resmi ifadeye sadık kalarak yazıyorum- “Doğu ve güneydoğuda görev yapan ve terör örgütüyle bir şekilde ilişkiye girmiş, eğitim yerine onların amaçlarına hizmet eder noktaya gelmiş yaklaşık 14 bin öğretmenin görev yerinin değiştirilerek başka yerlere kaydırılacağı” açıklandı.

İlk bakışta insanın sevinip ‘bingo’ diyesi geliyor. Amma velakin…

Fetö terör örgütüyle amansız bir mücadele yürütülüyor. Amansız diyorum zira gerçekten aman/eman dileyenin dahi gözünün yaşına bakılmıyor. Havanın konjonktürel kurşuniliğinden mütevellit ciddi hatalar da yapılıyor. Ama hala bu hataların düzeltileceği umudunun devam etmesi çıkacak seslere şimdilik mani oluyor.

Fetö ile mücadelenin kararlılıkla devam etmesine kimsenin itirazı yok; lakin yıllardır konuşulduğu için herkes tarafından bilinen ve Güneydoğudaki PKK varlığının sürmesini sağlayan birincil amillerden kabul edilen Milli Eğitim’deki PKK’lı öğretmenler hakkında neden bir şey yapılmıyor diye merak ediyorduk. Bilindiği gibi söz konusu militan öğretmenler dağa eleman devşirmekte ve örgütün personel ihtiyacının karşılanmasında aktif rol üstlenmekteydi. Yıllardır bilindiği halde ihmal edilen bu problem nedeniyle milyarlar harcayarak inşa edilen okullar adeta terör yuvası ve bataklığına dönüşmüştü.

Aynı zamanda bu öğretmenler sayesinde üniversite sınavları başta olmak üzere, ÖSYM’nin yaptığı hiçbir sınavın sağlıklı icra edilemediğini hatta fetönün soru çalmasına benzer çeşitli ayak oyunlarının döndüğünü hatırlatalım. Bu tespit, üniversitelerdeki PKK militanlarının sayısal çoğunluğunun kaynağını da açıklamaktadır. Bölgedeki terörist öğretmen kadrolarının dağıtılmasıyla umarız bu sorun hallolur.

Öte yandan bu meselenin ‘halledilme’ tarzına eğitim camiasından ciddi ve haklı eleştiriler geliyor. İlk akla gelen birkaç soruyu not edelim:

1) Fetö ile “bir şekilde” bağlantısı tespit edilen öğretmenlerin görevlerine derhal son verilirken hatta kimileri içeri alınırken; PKK’nın insan kaynakları müdürlüğü gibi çalışan sözde öğretmenlere karşı sizi böylesine şefkatli davranmaya iten etken nedir? Bank Asya’da hesabı bulunduğundan ya da hasbelkader Aktif-sen’e üye olmuş öğretmenlerin işine tereddütsüz son verilirken; yıllardır kanayan bir yaraya/kangrene dönüşmüş, on binlerce insanın cellatlığını yapmış, ülkemizi bölmek için her türlü caniliği yapmaktan geri durmamış bir örgüte fikrî düzeyde dahi olsa yakınlığı tespit edilenlere gösterilecek bu müsamaha izahtan varestedir.

2) Mezkur militanların gidecekleri yerlerde aynı meş’um faaliyetlerini icra etmelerine nasıl mani olunacaktır? Kendilerine emanet edilen talebeleri aydınlatmaları umulmasa da karartmalarının, onların zihinlerini iğfal etmelerinin önüne nasıl geçilecektir?

3) Memleketin çeşitli yerlerinde zorunlu hizmetini tamamladığı halde, yıllardır geçmek istediği batı illerine tayin olamayan ‘hakiki’ öğretmenlerin maruz kalacağı haksızlık nasıl giderilecektir?

4) Devlet aklı neye hizmet ettiklerini belirlemişse bu militanları dağıtarak onları asimile edeceğini, gidecekleri bölgenin hakim kültürü içinde eritebileceğini mi düşünmektedir?

5) Doğu ve Güneydoğu’da elektrik parası ödememek gibi çeşitli imtiyazlara sahip militanların bu kazanılmış hakları, tayin edilecekleri yerlerde de devam edecek midir?

Bu yanlıştan KHK hızıyla dönülüp “gerçekten” PKK’ya hizmet ettiği belirlenenlerin devletten; bilhassa Milli Eğitim’den temizlenmesi kamuoyunun beklentisidir.

Baki selam…