ATM kuyruğunda bekleyenleri, açlıktan öleceğini sanıp marketleri talan edenleri gösterip durmayın. Onlar değiller düşmanınız. Onlar her devir, kendi midesiyle uçkurundan başka bir şey düşünmeyen, istikbal kaygısından “iyi bir iş, iyi bir ev”den başka bir şey anlamayan yığınlar sadece. Varsa para: balık, rakı, roka.

İngiliz İstanbul’u işgal ettiğinde, başına bir iş gelmesin diye evlerini düşmana açandır onlar. “Bir İngiliz zabitine kızımı beğendirsem de, servetime dokunmasınlar” diyenlerdir onlar. Akşamları “Pera’da işgalciyle, Yorgo’nun masasında” ziftlenenlerdir onlar.

Onlarla uğraşmayı bırakın. Çünkü bu büyük hikâyede onların çok küçük bir yeri dahi yok.

Bu biçare millet gerçek düşmanını çok iyi tanır. Milletini müdafaa için ödemediği bedel kalmayan Şark’ın biricik sultanı Hamid’ini indirdiklerinde tahtından, tanımıştı onları. Tam 110 yıldır, böğründe taşıyor paslı hançerini düşmanın.

İstiklal mücadelesini verdiği Meclis lağvedildiği, her biri kahraman vekilleri gözden düşürüldüğünde daha iyi tanıdı onları.

Onlar, bu milletin sevgilisi Menderes’i darağacında sallandırırken de, Şehitler Köprüsü’ndeki o alçak mevzilerindeydiler.

Onlar, 1980’de efendileri ABD’nin emriyle 1 milyon gencin geleceğinin üzerinden tanklarla geçtiklerinde; Mamak Zindanı’nda Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi nicelerinin başını dipçikle ezdiklerinde de aynı mevzideydiler.

Hepsi oradaydı.

Bu milletin tam karşısında!

Pencerelerinden tankları alkışlamaları boşuna değildir. Tankların eskortluğunda milletin gönül penceresinden firar etmeleri boşuna değildir.

FETÖ’yle mücadeleyi sulandırmaları; o karanlık gecede “35 uçağı, 3 gemiyi, 37 helikopteri, 74’ü tank 246 zırhlı aracı ve 4 bin makineli tüfeği” kimin kullandığını bilmelerine rağmen “mağduriyet edebiyatı” yapmaları boşuna değildir.

3 yıldır devam eden davalarda yüzlerce er beraat edip, içlerinde generallerin de bulunduğu yüzlerce üst düzey darbeci ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılırken; “yukarıdakilerle uğraşmıyorlar, pazarcı teyzeleri tutukluyorlar” diyerek algı operasyonları yapmaları boşuna değildir.

Onları çok iyi tanıyoruz.

Onları, Meclis binasını bombalamadan, köprüde üzerimize tanklarla saldırmadan, Genelkurmay’ın önünde uçak mermisiyle paramparça olmadan önce tanıdık çünkü biz.

Generaliyle, düşmanın döşeğinden kalkmayan gazetecisiyle, Batı’nın fonlamasıyla şişirilmiş STK’larıyla, Mustafa Kemal maskesiyle dolaşıp bölücüye aşık olanıyla, vatan ve millet mefhumuna düşman olan din istismarcısıyla, Allah’ın dinini oyuncak edip zalimlerin imdadına fetva yetiştiren yobazıyla, hepsi oradaydı: Tankların içinde!