Öncelikle bütün samimiyetimle ifade etmek isterim ki, referandumun sonucu, ‘Türk Solu’na, yeniden varoluşları için eşsiz bir fırsat sağlamıştır…

Doğu Perinçek Bey dışında, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi, Türk solunun kahir ekseriyeti referandum sonuçlarına yanlış bir perspektiften bakmaktadır. Seçim sonuçlarına itiraz edilebilir. İtiraz etmeninde meşru bir yolu ve haklı bir gerekçesi mantıklı ve tutarlı olması gerekir.

CHP ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bugüne kadar, o kadar tutarsız, mantıksız, haklı gerekçesi olmayan yalan ve iftiraya dayalı politik bir tavır ortaya koydu ki, ağzı ile kuş tutsa kimseyi inandıramaz. Zaten Sayın Deniz Baykal gibi bir lidere karşı yapılan kaset kumpasıyla balıklama, piyangodan çıkar gibi CHP’nin başına oturtulması, en başından başkanlığında meşruiyet sorunu doğurmuştur. İnsan sevmese bile doğru bir davranıştan ders çıkarabilmelidir.

Daha referanduma ramak kala gaf yapan ve belki de, önemli miktarda “Evet” oyunun kaybına sebebiyet veren danışmanını Sayın Cumhurbaşkanı hata yaptı diye yedirmiyor. CHP ise kendisine yıllarını veren Deniz Baykal gibi bir siyasi liderini üç kuruşluk paralelin kaset kumpasıyla yedirdi…

Sayın Doğu Perinçek Bey’i sevmediğimiz halde, kendisine kulak verip doğru tespitlerini rahatlıkla dile getirebilmekteyiz. ABD merkezli fitneye ve terör örgütü PKK’nın sokak çağrılarına karşı, “Evet” diyen de “Hayır” diyen de bizim vatandaşımız. Kamplaşmayı kabul etmiyorum… Bugün sokak çağrısı, PKK’yı kurtarma çağrısıdır…” diyor.

Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 5-4 yenmesi gayrı meşru bir galibiyet mi..!? Kaç 4 yenerse meşru bir galibiyet olacaktır, 10-4’mü…

Doğru perspektifin orijini şudur; Bakın bu ne bir genel, ne bir yerel, nede bir cumhurbaşkanlığı seçimiydi.

18 maddelik bir anayasa değişikliğin yapılıp yapılmamasının TBMM tarafından millete sorulmasıydı…

Parlamenter sistem içinde, önümüzdeki 10 yılda, CHP ve Türk solunun birleşik cephesinin şu halleri ile (cesaretlerini kırmak istemem) milletten %51 oy alabilecek bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaları mümkün gözükmemektedir.

Aynı şekilde, İstanbul ve Ankara’dan %50 oy alacak bir Belediye Başkanı adayı çıkarmaları mümkün gözükmemektedir. Çünkü geçmişleri, bu hallerini sürdürdükleri müddetçe geleceklerinin teminatıdır.

Türk Solu için bu tarihi fırsattan yararlanmanın iki temel şartı olduğunu öngörmekteyim; CHP’ den kurtulmak ve milli köklerden kendisine bir sosyoloji oluşturmak. Sosyolojisi olmayan ideolojiler siyasette kaos kaynağıdır. Şuanda CHP’nin yaptığı Perinçek beyinde tespit ettiği gibi milli birlikteliği tehdit eden bir çağrıdır.

Darbe psikolojisinin omuzlarına bir yük olarak yüklediği CHP, Türk solunu, Türk Popuna dönüştürdü.

Hikâyesi olmayan bir türkü nasıl hafızalarda yaşayamazsa, sahici bir sosyolojiye yaslanmayan Türk solu da yaşayamaz…

‘Türk Solu’nun milli kökler üzerinden entelektüel gelişiminin önündeki en büyük engel CHP olmuştur. Milli kökleri olmayınca, CHP için bir ‘gelir’ kaynağı olan Türk Solunu yaşatabilmek için yoğun bakım şartları altında tutulmuştur.

Ne yazıktır ki gerçekler acıdır ve Türk solu kendi acı gerçeği ile yüzleşmeli ve yoğun bakımdan çıkmalıdır.

Ne CHP’den, ne HDP’den Türk soluna yar olmaz.

Her iki partide artık küresel sermayenin ve yerli işbirlikçilerinin menfaatine devlet ile ilişkisinin zorunlu bir unsurlarıdır.

Referandumun ‘Evet’ cephesinde ise durum çok farklıdır.

Referandum sonuçları AK Parti’ye şunu açık ve net bir şekilde söylemektedir: Ey AK Parti, ruhunu ve bedenini 15 Temmuz Diriliş ruhuna uygun olarak derhal değiştir ve şu sırtından palazlanmış yağ tabakası ve kripto FETÖ unsurlarını at…

MHP, Sayın Devlet Bahçeli’nin duruşu ile durulmaya başladı.

MHP, ‘Milliyetçiliği’ Türk kavmiyetçiliği olarak içselleştirmediği müddetçe Milletin bağrında en dinamik unsur olarak daim kalacaktır ve bu millet MHP’yi her an tek başına iktidar yapacak şekilde bağrında tutmaktadır.

İçindeki kripto gladyo solcu ulusalcı paralel ile eklemlenebilen çakma ülkücülerden kurtulmalıdır…

Yeni sistem içinde bir yer sahibi olma imkânını SP ve diğer siyasi organizasyonlar kendi elleriyle imha etmişlerdir.

HÜDA PAR, yeni sistem içinde, Kürtlerin meşru temsil organizasyonu olabileceğini ispatlamıştır vesselam…