''Memleketin her karış toprağını sattılar.

Fabrikaları da sattılar, yerine yeni fabrikalar kurmadılar.

Mülteciler sınavsız üniversiteye girdi.

Her mülteciye asgari ücretliden fazla maaş bağladılar.

Emeklilerin haklarını gasbettiler. Emeklileri perişan ettiler.

Sel felaketi oldu, yangınlar oldu, depremler oldu bunlardan etkilenen her vatandaşı mağdur ettiler.

Belediyelerin yapması gereken yolları da metroları da yapmayıp (!) insanlara çile çektirdiler.

Pandemi döneminde her ülke kalkınırken sadece bizim ülkemiz yerle yeksan oldu. Ekonomi çöktü, memurlar maaşlarını alamayacak göreceksiniz!

Herkes sokağa dökülecek!

Marketler yağmalandı, insanlar izdihamdan dolayı birbirini ezdi, insanlar evlerine bir şey götüremez oldu.

Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlar haftada bir araba alacak durumdayken bizim ülkemizde maaşlar bile ödenmeyecek!

Eğitime ve savunma sanayiine bütçe ayrılmayacak.

Bize, marketten alınabilecek dronları İHA, SİHA diye yutturdular.

Yerli silah, yerli tank, yerli helikopter, yerli uçak, yerli sondaj gemileri, yerli otomobil, yerli doğal gaz gibi ninnilerle milleti uyutup yol yaptık, köprü yaptık, tünel yaptık dediler sanki kendi paralarıyla yapıyorlarmış gibi.

Yeni yol-köprü yapıp insanları yeni yollardan, köprülerden ücretli geçmeye mecbur ettiler.

Deli Dumrul hikâyesini aratmadılar.

Birbirine dargın iki ülke liderini bir araya getirmeye onları barıştırmaya çalıştılar, oyun kurucuyuz diye halkı kandırdılar.

Ukrayna'dan Afrika ülkelerine buğday göndermeye aracılık ediyoruz diyerek aç insanlar üzerinden algı yaptılar.

Deprem felaketinden sonra bir yılda herkese evlerini teslim edeceğiz hatta köy evlerini bayrama yetiştireceğiz diyerek yalanın dibine vurdular.

Avrupa ülkeleri bile inanmıyor.

Bir yılda Portekiz büyüklüğünde bir bölge nasıl inşa edilir diyorlar…''

Yukarıda yazdıklarımın tamamına kalıbını basacak ve bunları hiç sorgulamadan kabul edecek milyonlar var bu ülkede…

Yirmi yıldır bu yalanlarla oyaladılar milleti ve yalanları ortaya çıktıkça zerre kadar yüzleri kızarmadı üstüne daha beter iftiralarla çıktılar insanların karşısına!

Yalanların ne denli önemli olduğunun farkında mısınız?

Bu yalanlara inananlara aydın dediler, çağdaş dediler, okumuş kimseler dediler hatta bunlara sanatçı bile diyen oldu.

Bunların yalan olduğunu bilenlere, bu tür zırvalara inanmayanlara da cahil dediler.

Bakın;

Gezi olaylarının,

17-25 Aralık yargı darbesinin,

15 Temmuz kalkışmasının ülkemize maliyetini hesap etmek mümkün değildi.

Hendek olaylarında,

Suriye ve PKK’ya yapılan operasyonlarda,

Pandemi döneminde,

Yangınlarda, depremlerde, sel felaketlerinde milyarlarca dolar harcandı.

Bunca felaket hangi devletin başına gelirse gelsin altından kalkması mümkün değildi.

Tüm bunlara rağmen memura, işçiye, emekliye zamlar yapıldı.

Temel gıda maddelerinden vergiler kaldırıldı.

En önemlisi üretim hiç durmadı ihracatta rekorlar kırıldı.

En kesif düşmanların bile kabul ettiği ama itiraf edemediği bir şekilde dünyada çok ciddi anlamda etkin olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.

Millî görevimiz tam olarak nedir, diye sorsalar;

“Ülkemizin kazanımlarının farkında olmak, elde edilen nimetlerin kıymetini bilmek ve geleceğe umutla bakmak” derim.