İşte Allah’ın mucize ve uyarısı. Allah cc dünyayı uyarıyor hâlbuki. Dinimizin hak olduğunun en güzel işaretlerinden birisi. Abdest hem madden hem de manen en güzel temizliktir. Karantina konusunu ise Allah Rasülü Efendimiz (sas) asırlar önce haber vermiştir.

ABDESTİN ÖNEMİ VE FAZİLETLERİ

Abdest başlı başına bir ibadettir. O sadece bazı ibadetlerimizin “olmazsa olmazı” değil, kendisi de bizzat bir ibadettir. Bunun ispatı olarak hadislerde bizlere abdestli durmamız gerektiği telkinlerini görürüz.

Abdest kişinin, manen ve madden temizliğine en büyük kapıdır. Onun ardından daha güzel ve geniş kapılar gelecek ve insanı mes’ud ve bahtiyar edecektir.

İslâm dininde temizlik başlı başına bir konudur ve fıkıhta gerçekten çok önemli bir yeri vardır. İbadetlerin en başında taharetin, dolayısıyla da abdestin anlatıldığına şahit oluruz. O halde abdestin fazileti konusuna Allah’ın (cc) abdest emri ile başlamış olalım. Ayetin başlangıcında abdest emri varken, devamında daha büyük temizlik ve abdest yerine de geçen gusül ile onun da ardında su bulunmadığı zaman abdest hayatını canlı tutması için emredilen, teyemmümü görürüz. Bu da Allah’ın kullarına bahşettiği bir kolaylık ve bir nimettir:

“Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şayet hasta veya yolculukta iseniz veya ayakyolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin; yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez. Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz.” 5 Mâide 6.

ABDEST GÜNAHLARI DÖKER

Şu önemli bir gerçektir ki her ibadet, günahların dökülmesine ya da derecelerin artmasına sebep olur. İnsan günahtan hâli olmayacağına göre, ibadetler daima onu temizleyecek, yenileyecek ve âhiret hayatına hazırlayacaktır. Kişi ibadetlerine devam ettiği müddetçe küçük günahları daima silinecek, aynı zamanda Allah katındaki derecesi yükselecektir. İşte abdesti de içerisine alan bir hadis-i şerifte bu manâları açık bir şekilde şöyle görürüz:

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Allah’ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söyleyeyim mi?”

“Evet ey Allah’ın Rasûlü, söyleyin!” dediler. Bunun üzerine saydı:

“Zahmetine rağmen abdesti tam almak, mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) namazı beklemektir. İşte bu bir ribâttır. İşte bu bir ribâttır, (bağdır, bağlılıktır).” Müslim, tahâret 41; Tirmizî, tahâret 39.

Zahmetli zamanlarda abdesti sünnet üzere almak, mescide gitmek için yürümek ve bir namazdan sonra gelecek namazı beklemek. Bütün bunlarda gerçekten kıymetli ve yüksek dereceler vardır. İnsanın ruhunu olgunlaştırır ve Rabbine yaklaştırarak O’na bağlar. Azmedilip üzerinde durulması gereken güzel amellerdir.

Sünnet üzere abdest almak deyince, abdesti sadece farzlarıyla değil Efendimiz’in (sas) sünnetlerini de yaparak almayı anlarız. Hz. Osman’dan (ra) bir rivayette böyle bir abdest kastedilir ve yukarıda geçen hadis benzerinde müjde verilir:

“Ben Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: “Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur.” Buhârî, vudû 25;  Müslim, tahâret 8.

Abdestin günahları nasıl döktüğünü ise şu hadis-i şerif ne güzel açıklar: Amr İbnu Abese es-Sülemî (ra) anlatıyor: “Rasûlullah (sas) buyurdular ki:

“Sizden kim abdest suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra Allah’ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakal(ın bittiği mahallin) etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca, ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah’a hamd ve senâda bulunur, O’na layık şekilde tazimini gösterir ve kalbinden Allah’tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa, annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır.” Müslim, müsâfirîn 294.

İşte günahların dökülüşü ve insanın temize çıkışı… Ne güzel bir müjde değil mi? Bu hep böyle devam ettiği müddetçe kişinin hali nice olur? Allah’ın (c.c.) lûtfu ne sonsuz ve böyle mü’minin durumu da ne güzel gerçekten. O bu haliyle daima cennete aday ve ölüme de hazırdır.

ABDEST NURDUR

 

Şimdi bizleri çok sevindirecek, gerçekten huzurlu ve umutlu edecek bir hadis-i şerife bakalım:

Ebû Hureyre’den (ra); Rasûlullah (sas) bir kabristana gelip:

-”Ey mü’min cemaatin diyârı! Selâm üzerinize olsun! Allah dilerse, biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmüş olsa idik ne kadar sevinirdim” buyurdu. Ashab:

-”Ey Allah’ın Rasûlü! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” dediler. Rasûl-i Ekrem:

-”Sizler benim arkadaşlarımsınız. Kardeşlerim ise henüz gelmediler. Bundan sonra (gelecek olanlardır)” buyurdu. Ashab:

-”Ey Allah’ın Rasûlü, henüz gelmemiş ümmetlerini nasıl tanıyacaksın?” dediler. Rasûl-i Ekrem:

-”Şâyet bir adamın; alnı ak ve ayakları sekili bir atı olsa, tamamen siyah ve hiç alacası olmayan at sürüsü arasında kendi atını bilemez mi? Bana haber verin,” buyurdu. Ashab:

-”Evet, bilir Allah’ın Rasûlü!” dediler. Rasûl-i Ekrem:

-”Onlar da abdestten alınları ak ve el-ayakları parlak olarak gelecekler. Ben Havzımın başında onları bekleyeceğim,” buyurdu.  Müslim, tahâret 39.

Abdest konusunda yine Ebû Hureyre (ra) dedi ki: Ben Rasûlullah’u (sas) şöyle söylerken işittim:

-”Ümmetim; kıyamet günü yüzü, abdest uzuvları (secdenin, abdestin nûru ile) parlar bir halde da’vet olunacaklar. Kim parlaklığı uzatmaya gücü yeterse (îcabını) işlesin.” Buhârî, vudû‘ 3; Müslim, tahâret 35.

Evet, öyle değil midir? Mü’minler nasıl tanınacak? Onların yüzlerinde neyin izi var?

“Yüzlerinde secdelerin izinden nişanlar vardır.” 48 Fetih 29.

Allah’a ibadet eden insanın yüzünde güzel bir nûr ve huzur vardır. Zira o, gerçek nûr olan abdest ve secde ile meşguldür.

ABDESTTEN SONRA DUÂ VE CENNET MÜJDESİ

Ukbe İbnu Âmir (ra) anlatıyor: “Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Bir gün, nöbetimden dönüşte) Rasulûllah aleyhissalâtu vesselâm‘a geldim, ayakta halka hitap ediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:

“Güzelce abdest alıp, sonra iki rek’at namaz kılan ve namaza ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!”

(Bunları işitince kendimi tutamayıp:) “Bu ne güzel!” dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:

“Az önce söylediği daha da güzeldi!” dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu’l Hattâb’mış. O, sözüne devam etti:

“Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti: “Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Rasûlühü. (Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve Rasûlüdür)” derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer.” Ebû Dâvud, tahâret 65; Tirmizî, tahâret 41.