Sevgili okurlarımın uzun zamandır beni mesaj ve mail yağmuruna tutması ve sorularının benden bir karşılık bulması üzerine böyle bir yazı kaleme alma ihtiyacı duydum. Elbette her sorularınıza cevap veremeyeceğim lakin geneli ilgilendiren ve yararı olabileceğini düşündüğüm sorulara cevap vereceğim.

Öncelikle geçtiğimiz günlerde belirlenen AK Parti MKYK’sı üzerinde yoğunlaşan sorularınıza cevap vermek istiyorum. Soruların ana gündemi ”dönem yeni, vitrin eski” eleştirisiyle geldi. Sevgili okur; AK Parti ilk kongresini 2001’de yaptı. Batı’cı bir dış politika ile yola çıkmıştı. 2011 sonrası ise Panislamist bir dış politikaya döndü. Meşhur 2012 kongresi (Mursi/Barzani/Meşal’li) Panislamist dönemin sembol toplantısıdır.  2016 sonrası milliyetçi dış politikaya geçen AK Parti, bunu da 2017 kongresiyle tescilledi. Tüzüğe ”tek vatan/bayrak/millet/devlet” girdi. AK Parti’nin sembol isimlerinin bazıları bu politika ile birlikte etkinsizleştirildi. AK Parti ve devlet yönetimi Erdoğan+milli(yetçi) kadro dönemine geçmiştir. MKYK’nın ve Kabinenin de bu milliyetçi çizgiye gelmesi gerekiyor. Lideri Erdoğan olan milliyetçi bir doktrin ortaya konması gerekiyordu. Batıcı dönemde Gül’ün, Panislamist dönemde Davutoğlu’nun, Milliyetçi dönemde Soylu’nun ön plana da çıkması bu politikaların gereğinden ötürüdür. AK Parti’yi dizayn eden Erdoğan’a %50+ destek veren Türk halkı ve onu koşullara göre şekillendiren Erdoğan’dır. Gelip, gidenler hep bu koşulların ürünü. Devirleri geçince değişecekler. İsimlere çok odaklanmamak lazım. Önemli olan politikadır. Ankara ve İstanbul’un referandumda kaybedilmesi üzerine marjinal bir MKYK beklenemezdi. AK Parti bir kitle partisi ve bu kitlelerin kucaklanması gerekiyor. Sanal alemde asıp kesenlerin rol biçeceği marjinal bir parti değil.

Bir diğer önemli soru ise; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrardan AK Parti Genel Başkanı olmasıyla birlikte verdiği mesaj; ”2019 için terleyen ve kibirlenmeyen milletvekili, teşkilat üyesi ve belediye başkanı.”  Bu mesaj ne derece yansıtılabilecek teşkilatlara? Öncelikle şunu söylemem gerekir ki kökten bir değişiklik olmayacağı kanaatindeyim. Sadece sizlerden gelen, gördüğüm ve yaşadığım birkaç olayı analiz edeceğim. AK Parti giderek Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın gayret ve sürükleyici karizmasından ibaret bir harekete dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi ”metal yorgunluğu” il, ilçe ve belediyelere bulaşıcı bir hastalık gibi sirayet ediyor. Dava’yı Ağrı dağının zirvesine çıkarak olanlar dava’yı değil kendilerini zirveye çıkartılar. Dava’yı dağın eteklerinde bıraktılar. Sayın Erdoğan’ın eteklerine tutunup bir yerlere gelenler zamanla Erdoğan’ı aşağı çekmeye başladılar. Kadroların, teşkilatların ve belediyelerin ahlaki, vicdani, hukuki manada sıkı bir elemeye tabi tutulması AK Parti’nin ve ülkenin geleceği açısından elzemdir. Öyle; gençlik kolları başkanını bir şekilde görevden el çektiremeyip ahlaksız yollara başvurmak kaydı ile yanındaki yardımcılarını kullanarak ve bunlara çeşitli makam ve mevki vaatlerin de bulunmakla olmuyor bu işler. Kimse endişe etmesin, kaygıya düşmesin. Kusurları örtmekte gece gibi olmanın faziletleri öğretilerek büyüdü bir nesil. Sıkıntıda dava’nın sahibi, rahatlıkta ise yetimi olan bir nesil. Demem odur ki; şekil, imaj ve vitrin yenilemekten ibaret bir değişim 2019 seçimlerinde şu atmosferde bizleri zora sokacaktır. Yenilenme fiziki sahadan önce ahlaki sahada tecessüm etmeli.

Haftaya kaldığımız yerden devam inşallah…