Türkiye’de pandemi dönemi ve tedarik sıkıntısıyla başlayan ekonomik buhran, ev kiralarını bir başka boyuta taşıdı. Gayrimenkul satışları, artan fiyatlarla beraber dibe vururken kiralık ev de kalmadı. Kiralık ev bulmakta zorlanan kiracılar yüksek fiyatlar çekilen bazı kiraları makul seviyeye indirmeden kiralamak zorunda kaldı. Bunu gören ev sahipleri ve emlakçılar kiracıların içinde bulundukları durumları gözetmeksizin kiraları kafalarına göre belirler oldu.
Kira artışı sorunu nasıl aşılacak? Soru bu. Türkiye’de kira artışlarına bir yıllık süre ile sınırlama getirildi. Bu süre kiracı-ev sahibi tartışmalarını beraberinde getirdiği ve mahkemelerde davalar hızla arttığı için uzatıldı. Ancak kira artışlarının önüne geçmek mümkün olmadı. Yurt genelinde ev sahipleriyle kira artışları nedeniyle sorun yaşayan bazı kiracılar uygun ev de bulamadıkları için ortada kaldı. Ev sahibi kiracı tartışmasında silahtan çıkan kurşun ev sahibinin ölmesine neden oldu. Demem o ki durum çok ciddi boyutlarda.
6 Şubat depremlerinden sonra Türkiye’de müthiş bir konut ihtiyacı doğdu. Evsiz kalan depremzedeler yurt geneline dağılırken devletin gösterdiği yerlerde kalanların haricindeki depremzedeler için kiralık ev gereklilik oldu. Bu sebepten dolayı kiralık konut arzı, talebi karşılayamadı. Özellikle büyükşehirlerde yaşanan bu arz ve aracıların artan diğer fiyatlardan dolayı kira artışı talebi sonrası gelir-gider dengesizliğine neden oldu. En düşük emekli maaşının ve asgari ücretin belli olduğu ülkemizde o kadar geliri olan insanlardan aynı oranda kira istenmesi çok büyük sıkıntı oldu. Şimdi soruyorum asgari ücret alan bir vatandaşın asgari ücret kadar kira ödemesi nasıl söz konusu olabilir. Ya da en düşük emekli maaşı alan bir yaşlı ne kadar kira ödeyebilir?
Bir de madalyonun tersinden bakalım. Evinde oturmayan bir ev sahibinin başka bir yerde kirada oturduğunu varsayarsak kendi kirasını karşılamak için evindeki kiracısından zam istemesi sizce ne kadar doğru, ne kadar yanlış. Ya da geçmişte binbir güçlükle aldığı evinin kirası eski kira ücretiyle isteklerine cevap verememesi. Kiracıların da yüzde 25 kuralıyla hareket etmesi. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Her iki tarafın da mağdur olmaması gerekiyor.
Fahiş artışların önüne nasıl geçilir?
İngiltere, İtalya, Hollanda, ve Amerika gibi ülkelerde kira fiyatları hakkında yasal düzenlemeler bulunuyor. İngiltere, kira fiyatlarında aşırı yükselişleri önleyebilmek için yasalarla her iki tarafı korumuş vaziyette. İtalya’da hem kamu kurumları hem de özel sektör, kamunun belirlediği oranla artış yapabiliyor. ABD’de eyaletlere göre değişmekle birlikte Kira Kurulları bulunuyor. Bu kurullar kira fiyatlarını denetlemek ve ani artışların takibini yapmaktan sorumlu. Kısacası ülkeler kiralarla ilgili düzenlemeleri yıllar öncesinde yapmış. Çünkü yaşanan sorunlar toplumun en küçük bireyi ailenin huzuru açısından çok önemli.
Ve sonuca bakarsak kiralarla ilgili yasal bir düzenleme şart. Yüzde 25 zam artışı kararı ve mahkemelerdeki uzlaşma kurulu yeterli değil. Çünkü süreç uzadığında hem kiracının hem de ev sahibinin sinirleri yıpranıyor.
Ortaya çıkan sorun bu ülkenin ortak sorunu. Ev sahibi de olsak kiracı da olsak işin aslı makul olanıdır. Bir kiracı geliri olmadığı halde yüksek kirayı nasıl ödesin? Bir ev sahibi belki de borcunu ödediği evin kirası minimum olursa borcunu nasıl ödesin?
Ev sahibi, kiracı sorunu bu ülkenin birinci sorunudur. Kısacası artan fiyatlar bu ülkenin birinci sorunudur. Gelir-gider dengesi açısından yasal düzenleme şarttır. Bir maaşla ev sahibi olma devri bittiğine göre kiracılar en azından kirasını ödeyebilecek durumda olmalıdır.
Allah herkesi kendi oturabileceği bir ev sahibi yapsın…
Yeniden görüşmek üzere, hoşça kalın…