Cumhurbaşkanı adayı gece yarısı görüntülü bültenle Alevî olduğunu açıklayınca siyasette kimlik tartışması alevlendi. Bu açıklamanın üzerine çok konuşuldu, çok yorum yapıldı. 75 yaşına gelmiş sürekli toplum önünde olan bir siyasetçi bugüne kadar hiç kendini mezhebiyle tanımlamamış, bütün tartışmalarda sessiz kalmışken şimdi bu açıklama da neyin nesidir? Acaba yıllarca rakiplerini dini siyasete alet etmekle suçladığı için seçim kaybettiğini düşünerek bu defa kazanmak amacıyla mezhebini ortaya çıkarmayı mı düşündü? Yoksa seccadeyi çiğneyince mi meseleyi fark etti.
İşin diğer garip tarafı ise son yıllarda özgürlüklerin yok edildiğini iddia ettiği bir dönemde daha önce cesaret edip açıklayamadığı Alevîliğini şimdi açıklamamasında bir çelişki yok mu? 90’lı yıllarda televizyonda tartışma programları hazırlarken iki canlı yayında dört saat Alevîlik konusunu işlemiştik. Alevî dedelerinin de katıldığı programda toplumun gerçeği olan bu meselenin enine boyuna konuşulmasını arzu etmiştik. Aklınıza nereden böyle konular geliyor, diye çok eleştiri almıştık. Alevî önderlerinin program öncesi sohbetimizle yayın sırasındaki açıklamalarının farklılığı dikkatimi çekmişti. Bir Alevî dedesine “Programdan önce konuştuklarımızı neden yayında söylemediniz, tersine şeyler söylediniz?” dedim. “Size söylediklerimi televizyonda söylersem Alevîlerden tepki alırım.” dedi.
Alevîler uzun yıllar kendilerini ifade etmez, içe kapalı bir cemaatken 1993 yılından itibaren cem evlerinin açılması ile toplumda daha görünür oldular. Alevîliğin tek tip bir cemaat olduğunu söyleyemeyiz. Kendini Müslüman sayanlar olduğu gibi İslâm’la bir alakaları olmadığını ifade edenlerin sayısı da az değil.
Gelelim kimlik ve siyaset meselesine. Evet, kimlikler üzerinden siyaset yapmak doğru bir şey değildir. Ancak kimliksiz siyaset yapmak da akla ziyan bir iş. Toplumun manevî değerleri toplamından millet ortaya çıkar. Toplumla iletişime geçmenin yolu, onların akıl ve gönül dünyalarına hitap etmekten geçer. Kendinizi ve gerçek düşüncelerinizi gizleyerek yapacağınız siyasetin sonucu, felaketten başka bir şey olmayacaktır. Kısa süreliğine kullanacağınız propaganda teknikleriyle insanları kandırabilirsiniz. Ancak icraat yaparken çok fazla gerçekleri gizleme şansınız olmayacaktır. Türkiye uzun yıllar bu acı tabloyu yaşamıştır.
Din, toplumun omurgasını teşkil eder. İnançların yanı sıra muamelatı da içeren mezhepleri yok sayarak siyaset yapmak imkânsızdır. İnsanın dünya görüşünün oluşmasının yegâne unsurlarının başında din gelir. Beşikten mezara kadar hayatın her aşamasında dinin yeri varken siyasette yeri olmaması kabul edilebilir mi? Politik gerçeklerle değil hayatın gerçekleriyle bakınca 75 yaşında Alevî olduğunuzu ifade etmek ihtiyacı duyarsınız. Bu Alevîlerin suçu değil, keşke daha önceki dönemlerde kendinizi ifade edebilme imkânı bulabilseydiniz?.. Her alanda demokratikleşme hamleleri gerçekleştiren AK Parti, birkaç teşebbüsün ardından Alevî açılımı yaparak bu eksikliği kısmen de olsa giderme yolunu açtı.
İnsanların kendilerini rahat ve özgür bir şekilde ifade edebilmeleri çok önemlidir. Mensubu olduğunuz CHP zihniyeti; 30’lu, 40’lı ve hatta 90’lı yıllarda hem Alevîlere hem de toplumun büyük çoğunluğu olan Sünnîlere çok eziyet etti. Seçim öncesi özürler diliyor, helallik istiyorsunuz. Ancak sizi koşulsuz destekleyen birinci derece muhibbanlarınız intikam ateşi ile tutuşuyorlar. Bu yaman çelişkiyi arkanızda saf tutan muhafazakârlar düzeltebilir mi, bilemiyorum.