Twitter âleminde Fikret adı altında yazan @Biyikbay diye bir kullanıcı var. Bu @Biyikbay sabah sabah işi gücü bırakmış ve bir radyo kanalında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu’nu 55 dakika dinlemiş. Dinlediği yetmemiş, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını kaydedip bir bölümünü yayınlamış. Yayınladığı bölümde Kılıçdaroğlu mevcut sistemin açmazlarını, sistemin niye değişmesi gerektiğini söylemiş.
Kılıçdaroğlu aynen şunu söylüyor: “Halk seçti Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan da başkası oldu. Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, Başbakan da başka bir partinin genel başkanı, asıl kavga o zaman çıkacak. Niye bunu söylemiyorlar? Neden bu anlatılmıyor millete?” İşte budur!..
Yıllardır anlatmaya çalıştığımız şey buydu işte. Gençler zannediyorlar ki Cumhurbaşkanı ve Başbakan hep Erdoğan ile Yıldırım arasındaki gibi uyumlu olacak. Süleyman Demirel ile Özal, Ahmet Necdet Sezer ile Ecevit ve Erdoğan arasında yaşananları hatırlamıyor kimse. Devleti nasıl krize soktuklarını hatırlamıyorlar. Kılıçdaroğlu bu duruma işaret etmiş ve isabetli olmuş…
Diğer vahim bir hata ise Kılıçdaroğlu yeni sistemi eleştirirken aslında eski sistemi eleştiriyor ve yenisinden haberi olmadığı anlaşılıyor. Teklif edilen yeni sistemde başbakan olmadığından haberi olmayan Kemal Kılıçdaroğlu artık nereden ezberlediyse papağan gibi “Tek adam” diye tekrar ediyor ama iki başlılıktan dem vuruyor.
Niye karşılar? Neden “Hayır” diyorlar? Çok dikkatli cevap verelim bu sorulara. Gerçekten neye karşı olduklarından zerre haberleri yok. Doğrudan Batı’nın verdiği emre riayet ediyorlar ve “Hayır” diyorlar. Bakın Almanya’ya, “Türkiye’de aranan PKK’lısı, DHKP/C’lisi, FETÖ’cüsü derken her türden teröristi gelip bize sığınabilir. Baykal, Kılıçdaroğlu ya da bir PKK’lı gelip konuşabilir. PKK miting düzenleyebilir ama AK Partililer konuşamaz; çünkü biz Almanya olarak resmi düzeyde Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne ‘Hayır’ diyoruz” diye açıklama yapıyor. Hollanda keza öyle, Avusturya da öyle… Bu durumda “Hayır” diyenler kimin emriyle hareket etmiş oluyorlar. Doğrudan ve tamamen Batı’nın emriyle… Bunu söylediğimizde “Hayır diyenleri niye bölüyorsunuz” diyorlar. Kardeş, niye hep ben ne söylediğime dikkat edip sürekli sana tolerans göstermek zorundayım? Kim sardı seni o pamukların içine? Sen çok hassas, çok alıngan, hep kırılan, anında küsen seçilmiş narinler olarak ağzına geleni söylüyorsun. Ben sana, “Gel bu ülkeyi düze çıkaralım, devleti vesayetten kurtaralım, hızlanalım, krizlere gebe şu yamalı bohça güya parlamenter denilen ucube sistemden kurtulalım. Gel biz kendi devletimizi kendimiz kuralım” dediğimde sen niye kızıyorsun ki? Gâvurun kuyruğunu tutmuş, neye “hayır” dediğinizi bilmeden, “Hayır… Hayır…” diye diye sürükleniyorsunuz bunu söyleyince de kızıyorsunuz? Sen de kimin peşinden gittiğine dikkat etsen biraz…
Yapma canını yediğim, peşinden gittiğin Almanya, İngiltere, İsrail ve onların kiraladığı cehennem köpekleri olan PKK-FETÖ-DHKP/C bu memlekete iyilik düşünür mü hiç? Yapma! Biliyorum kızmışsın, biliyorum kendini ait hissettiğin ve sözüne inandığın insanlar “Hayır” diyorlar ama inan olsun dertleri memleket değil o ağzına baktığı adamların. Hepsine “Hayır diyeceksiniz” diye emir geldiği için öyle söyleyip seni ikna etmeye çalışıyorlar. Günübirlik siyasi kızgınlığını kullanıp seni Batı’nın önüne kitle diye sürüp satıyorlar. Bu mesele parti meselesi değil, bu mesele vatan meselesi… Gelecekte güçlü, hızlı ve bizim irademizin tam olarak yansıdığı bir devlet bağımsız olma meselesi. Yapma! Devletine karşı kullanıyorlar seni, kullandırma kendini. Sen inadına “Hayır” diyeceksin, yeni kurulan Büyük Türkiye’nin yoluna taş koyan olacaksın. Kimse bilmeyecek bunu, ama sen bileceksin. 16 Nisan’da “Evet” çıkacak ve sen bunda payı olmayan, sırf inadına hareket edenlerden olup ömrünün sonuna kadar kendini kötü hissedeceksin. Çık o tuzaktan. Yapma bunu vatanına. En başta kendine yapma…