Uzun zamandır aklımda olan sürekli yazmak istediğim ama parmaklarımın gitmediği, öfke dolu bir yazı bu.

Çok gerginim, çok sıkıntılıyım.

Psikoloji biliminin bizlerin üzerinde bıraktığı en temel meselelerden biri, umudun her zaman olacağı… Ve aynı zaman da İslam’ın en temel noktası: Umudunu kaybetmemek!

Amma velakin… Biz buradan birliktelik çağrıları yaptıkça, beraber yaşamanın önemini savundukça, insanların birbirine hoşgörülü olmasını savundukça bir şeyler ters tepiyor sanki. Güzel sözün, mütevazılığın, yumuşak olmanın bir manası kalmamış gibi hissediyorum. Siyasetinden eğitimcisine, mühendisinden mimarına, doktorundan şoförüne herkes bencil, herkes eleştiren herkes kendini bir şey zanneden herkes kendi dünyasına kendini hapsetmiş ve dünyasının kendi etrafında döndüğünü zanneden bireylermiş gibi geliyor. Bazen içimden geçirmiyor değilim, bazı tarafların yaptığı gibi, özünde “hoşgörüsüz olalım, bizden olmayanı dışlayalım, sayıp sövelim, katledelim, paramparça edelim, hiçbir şeyi beğenmeyelim, her şeyi eleştirelim, hep kötü gidişatı düşünelim, iyiye dair bir şey üretmeyelim, beceriksizmişiz gibi davranalım, sadece boş boş konuşalım” temalı cümleler/mesajlar kullanmayı. Sonra üzülüyor ve kendime yakıştıramıyorum.

Yine de… Bir umudum vardı, evet. Ama artık kendimizi kandırmanın bir manası kalmadığını düşünüyorum. Gerçekçi kimliklerimizi su yüzüne çıkarıp halis bir Müslüman kimliğine bürünmenin zamanının çoktan gelip de geçtiğini düşünüyorum.

Eğitim evde falan değil, eğitim en başta kendinde başlar: Ne sıkıntı olursa olsun, insan başta kendindeki sorunları düşünmesi gerekir. Toplum git gide bireyselleşiyor. Bireyselleşen insanlar gün geçtikçe ‘hastalıklara’ yakalanıyor. Kaldı ki toplum olarak daha trafikte bireysel sıkıntı yaşayan insanlar olduk biz! Trafikte, sevgi kalmamış, saygı kalmamış, sabır zaten yok… Sonra birlikte olmaktan yaşamaktan söz ediliyor. Camiye giriyorsunuz. Herkes namazın farzını kılıyor, biri bir yerde, diğeri öteki yerde. Daha camide 3 -4 kişi cemaat olamıyor, tutup birliktelikten beraber olmaktan söz ediliyor! Bankada, fatura ödeme merkezlerinde, marketlerde vb. sıra beklemeli yerlerde adam önündekini bekleyemiyor, gelmiş sabırdan sevgiden hoşgörüden bahsediyor. İnsanlar, yaşlılara hürmet göstermekten saygı göstermekten yaşlıları alttan almaktan acizler, mütevazılıktan ahlaktan bahsediyor. Adam daha karşı komşusunda oturan kişinin kim olduğunu bilmiyor, çocukların binalara hapsolduğundan bahsediyor. Yahu adam daha evde hanımıyla, çocuğuyla iletişim problemleri yaşıyor, derneklerde, vakıflarda, okullarda vb. yerlerde iletişim üzerine, birliktelik üzerine ahkâmlar kesiyor.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

“Eskiden birlikte ateşe atlamaktı dostluk. Şimdi dostunu ateşe atıp üstünden atlamak olmuş…” diyordu bir yazıda. Toplum, bireysellikten, bencillikten, “kendini bir şey sanmaktan”  ve “sorunları başkasında algılamaktan” vazgeçmedikçe kusura bakmayın ama umut namına hiçbir şeyden söz edilemez.

Allah, insanlarımıza kendini fark etmeyi, sorunlardan kendimize pay çıkarabilmeyi, kalbindeki, zihnindeki kibirlerden kurtulabilmeyi, gerçek Müslüman kimliğini hayata adapte ettirebilmeyi nasip etsin.

Kendini bir şey zannetmekten kurtulabilmemiz ümidiyle…

Selam olsun!