İnsan insanla neşvünema bulur. İnsan insanla kendisine gelir, değerlerini, güzelliklerini fark eder. Bir araya gelerek bir güç oluşturur ve gidilecek yolda mesafe alırlar. İnsan olmanın ve insan kalabilmenin yapıtaşını ve desteğini oluştururlar. İnsan insanla güzelleşir, iyileşir, ayakta duracak ve durduracak etkiyi oluştururlar. Yani; insan insana hem iyi gelir hem de muhtaçtır.
İçteki savaş, dışarıda da savaştırır
İnsan doğası gereği içindeki savaşı dışarı taşır. İçeride olan ve dikkatimizi odakladığımız her şey büyümeye ve gelişmeye adaydır. Adeta acılardan besleniyor gibi sadece onlarla zihnimizi doldurursak, dışarıdakilerin veremeyeceği zararı bize verir. Çünkü yıkılma da onarılma da içeriden olur. Asıl mesele insanın içinde ne varsa onun iyi olması için çaba sarf etmektir. Çünkü iç savaş görünmez. Çünkü insan rolleri ve sorumlulukları gereği, savaşı içinde tutabilir ve dışarıya iç dünyası barışıkmış gibi bir görüntü verebilir. Bu da dışarıdakileri yanıltabilir. Fakat ne zaman kendisi ile baş başa kalsa ve ne zaman kendi aile ortamında bulunsa, savaş bütün yakıcılığı ile açığa çıkar. İşte o zaman, çevredeki herkes bu savaşın serpintilerinden nasibini alır.
Zarar gören zarar verir
İnsan kırılmadıkça kıramaz, bozulmadıkça bozamaz, yolunu kaybetmedikçe başkalarının zihin haritalarını karıştıramaz. Dengesi bozulmadıkça dengeleri bozamaz. Yani, yanan yakar. Canı yanan bağırır. Kendisine duyarsızlaşan, başkalarına da duyarsızlaşır. İşte bu durumda olanlar, zarureten bir arada bulundukları da dahil olmak üzere, davranışları ile insanı kendisinden uzaklaştırır. Şefkat, merhamet, sevgi, anlayış gibi kavramlar; iç ateşin şiddetiyle yanıp kül olmuş gibi ortalıkta görünmezler. Kendisini sevemeyen, sürekli suçlayan, herkesi kendisinden daha iyi gören bu durumdaki bireyler, kendi içindeki kendinden soğumuşlukla, insanlardan da soğur ve kendinden de soğutur. Bu aşamadan sonra da yalnızlığın dayanılmaz acısı yangının acısına ilâve olarak, daha yıpratıcı, daha derin izler bırakacak travmatik diyaloglar ve tutumlara yer açar.
Birlikte oldukça var hissederiz
Yalnızlık, insanın kaldırabileceği bir durum değildir (Tefekkür ve itikaf için tercih edilmesi hariç). Bu sebeple, aslında bu durum bir imdat çığlığıdır. Acil yardıma ihtiyaç vardır. Yardım istememe gibi klâsik bir tutum sergilese bile, bilhassa en yakınları, ne dediğine göre değil, neye ihtiyacı olduğuna göre davranıp, başta şartsız sevgi ve değer vermek olmak üzere, şefkatle sarmalamayı en baş görevlerimizden bilmeliyiz. Ateşi başlatan şey zaten değersizleştirici ve sevgiyi iletmeyi engelleyen söz ve tutumlar olduğu için, önce “Def-i mazarrat celb-i menafiden evlâdur” hükmünce, ihtiyaç olanı acil kan gibi vermeliyiz. Bunun için profesyonel destek alarak, en doğru tutumu seçmeli, zarar verenden önce zarar kaynaklarının rehabilite olması gerçeğinden yola çıkılmalıdır. Bozan, yıkan, dağıtan tutumlar yerine, onaran, iyileştiren, yeniden sevgi, hürmet ve özenli bir ilgi ile hayata kazandıran tutumu seçmeliyiz ki, bu bana göre, Allah’ın (cc) kulları üzerindeki hakkıdır.