Mesela, ben çıksam “Dertli dindar delikanlılar ve süslü İslamcı kızlar” gibi bir farklı tanımlama getirsem nasıl olur? Örneğin; dindar delikanlıların dünyanın her tarafından Müslümanlar’la ilgilendiğini dile getirsem. Bana ulaşan delikanlıların, ümmet derdiyle dertli delikanlılar olduklarını yazsam. Hatta sadece ülkemiz dışındaki Müslümanlara gitmekle kalmayıp buraya gelenleriyle yakında ilgilenmek üzere dernekler, federasyonlar kurduklarından bahsetsem. Her yıl ülkemize gelen binlerce Müslüman gencin bir şekilde ayaklarının kaymasına engel olduklarını yazsam. Avrupa’da yaşayan dindar delikanlıların kendilerini korumak için kurdukları cemiyetlerde ortaya koydukları takdire şayan faaliyetleri bu vesile ile hidayetine vesile oldukları güzel insanları yazsam. Bunun karşılığında süslü İslamcı kızların dünyadan bîhaber akıllı telefonlarıyla akılsızca davrandıklarını, aynı mekanda yüzlerce özçekim yaptıklarını sonra da üzerine bir sigara yaktıklarını yazsam. En büyük zevklerinin alışveriş yapmak, çanta, ayakkabı, eşarp kombinleri üzerine saatlerce konuşmak olduğunu yazsam. Olur mu, olmaz.

İsmail Kılıçarslan geçen günlerde yazdığı bir yazı ile –kendi ifadesiyle birçok olumlu ve olumsuz tepkiler alarak- Müslüman gençleri kategorize etmişti. Doğru mu yaptı, bana göre hayır. Kendince ‘kasap sevdiği deriyi yerden yere vurur’ deyimi teşbihiyle abilik yaptığı delikanlılar için genelleme yaparak tepki topladı. Aynı şekilde ‘neşeli dindar kızlar’ şeklinde genelleme yaparak bir kısım feminist eğilimli dindar, İslamcı kızlardan da takdir topladı. Ne için?

Toplumun hangi kesiminde her ne sebeple olursa olsun şöyle ya da böyle bir ayrıştırma, kıyaslama yapmak her iki tarafa da zarar veriyor. Dindar kızların neş’e içinde bir hayat sürmeleri güzeldir. Yaşam sevinçlerinin, kalitelerinin yüksek olması güzeldir. Yarın evlilik yapacağı kuvvetle muhtemel İslamcı delikanlılara iyi bir eş adayı olmuş olacaklardır. Bu durumdan kimse gocunmaz, yüksünmez, gerilmez. Ama geyiğin dibine vuran, nargile dumanından sarhoş olmuş, en iyi yaptıkları iş sadece ve sadece konuşmak olan delikanlılardan neşeli dindar kızlar için eş olmaz, olamaz. Olursa layık olmaz.

Sosyolojik ve de psikolojik olarak her konu için geçerli olan genel geçer bir iletişim hatası vardır: Asla ve asla genelleme yapmayın! Bu kural ışığında mezkur konu ile ilgili eklenecek birçok nokta vardır. Örneğin sizin ulaşabildiğiniz kızlar toplumun kaçta kaçına tekabül ediyor? Veya bana ulaşan delikanlılar kaçta kaçına tekabül ediyor?

Temel sorunumuz, güllerin arasındaki dikeni çok çabuk görmek ama dikenlerin arasındaki gülü görmezden gelmektir. Teşhiste bulunup tespiti genelleştirmek kolay, önemli olan tedavi önerisinde bulunup ölüme terk etmeden, yol gösterici, yön çizici hatta ve hatta örnek olucu abilik vasfını ortaya koymaktır. Vesselam…