Bu haftaki köşemi, yoğun siyasi gündem içerisinde yaşanan olayların bir kaçına ayıracaktım ki sosyal medya üzerinden ve maillerden gelen mesajlar üzerine farklı bir konu üzerine yoğunlaştım bu hafta. Geçtiğimiz günlerde kısa bir Karadeniz turu yaptım ve bunun görsellerini sosyal medya üzerinden paylaştım bu paylaşım üzerine Ordulu, Giresunlu, Trabzonlu, Rizeli hülasa Karadenizli okurlarımdan birçok mesaj aldım. Mesajların ortak birleştiği yer bu şehirlerin pahalılığı, düzensizliği ve çöp dağlarından ibaret oluşuydu. Tabi hepsinin detaylı analizine giremeyeceğim. Şu bir gerçek ki Karadeniz beton bir şehir olmaya doğru gidiyor. Öyle ki bizim Laz müteahhitler yetmezmiş gibi Araplarda artık Karadeniz’de müteahhitliğe başladılar. Bildiğiniz kendi gayrimenkul ofislerini açmış durumdalar. Meselemiz bu değil tabi. Meselemiz, o güzelim Karadeniz yaylalarının, dağlarının birer çöp dağlarına dönüşmesi..
Biz insanların bilerek ya da bilmeyerek oluşturmuş olduğu büyük bir çevre sorunu yaşanmakta o dağlarda. Yaylalarda artan bu çevre kirliliği iklimsel problemleri beraberinde getirerek bu problemlerin yol açtığı büyük bir su sorunu da oluşturmakta. Peki bu problemlerin başı neresi? Evet bu problemlerin en tepe noktası biz insanlarız. Bir yerde insan varsa sorunda vardır. Çözülmesi gereken en temel mesele insanın eğitimi meselesidir. Eğer pikniğini yapıp çöpünü çöp kutusuna değil de ağaç kovuğuna sokuyorsan, eğer çocuğunun altını değiştirip o çocuk bezini ağaç dibine bırakıyorsan yaşın kaç olursa olsun kusura bakma eğitime muhtaçsın.
Bu sene gördüğüm en net olay ve mesajların birleştiği yer turistlerin yoğun olarak ziyaret ettikleri Trabzon’un Görnek/Parma/Sultanmurat yaylalarının girişlerindeki çöp dağları. Bazılarının çöp kutuları taşmış bir durumda bazılarının ise çöp kovası dahi yok. Arazi çukur bir biçimde eşilmiş ve çöpler çöp kovası olmayışından ötürü o çukurun içine atılmakta. Tahmin edebiliyorsunuzdur oradaki görüntü ve kokuyu…
İnsanların vurdumduymazlığı ile belediyelerin vurdumduymazlığı birleşti mi iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ahlakta en önemli ölçüt, “bir şeyi nasıl görmek istiyorsanız öyle bırakın”dır. Bizler her yönüyle bu düsturca hareket etmeli ve çevre kirliliğine karşı duyarlı olmalıyız. Belediyeler çöp gerçeğini kabul ederek mutlaka bir yerlerde depolanmasının önemini kavrayarak uygun bir yer seçimi üzerinde çalışmalıdırlar. İş belediyelerden geçiyor. Sosyal belediyecilik anlayışı ile birlikte buraların yoğun olduğu zamanlarda bir birim çalışma yerine iki birim çalışma yaparak eksiklikleri gidermeli ve gelen turistleri, gurbetçileri temizlik konusunda bilgilendirmeli/uyarmalı.