– Modern yaşam koşulları her şeyi geçici kılmaya ve unutturmaya yöneliktir. İnsanı yerellikten uzaklaştırıp küreselleşmeye iten süreçlerin bireylerin kolektif bilinçlerinde derin yaralar açmakta ve toplumsal hafızayı tahrip etmektedir. Bu tahribattan da ilk etkilenen toplumun kültürü ve dini inançlarıdır.
– Birçok kez kültürümüzdeki ve dini inançlarımızdaki değişimlerden dem vururken işin bu boyutunu pekte göz önüne getirmeyiz. Çünkü çağın gereklerine ayak uydurup modernizmle içli dışlı olmak bize daha çekici gelir. Bu yanıyla çağın problemi olarak karşımıza çıkan insanlığın evirilme yönü ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
– Bu ürkütücülüğün daha ileri seviyeye ulaşmaması adına soyutun somuta müdahalesini bugün yaşamaktayız. Hani derler ya “kendini arayan yitirmeden bulamaz” diye tam kendimizi yitirmek üzereyken sihirli bir el bize durun dedi.
– Aslında her şeyi elde etmek bitirmişti bizi.. Dünyanın mecburiyetleriyle başa çıkmaya çalışmak; bizi yavaşlatmış ve azaltmıştı. Ahlak’ın kendini yeniden inşa etmeye başladığı bu süreçte insanlar çürük otlarla kaplı kokuşmuş bir bataklığın içinde kendilerine rahat bir döşek hazırlama gayretindeydi. İnsan bataklıkta kendisi için kurmuş olduğu son model yatağında yatarken bataklığın yaydığı kokudan hiç rahatsız olmuyordu. Ta ki musibetler insanoğlunu derinden etkileyene kadar.
– Türkiye’de psikolojik ve sosyolojik mücadele için kurulacak olan bilim kuruluna naçizane tavsiyemdir: Türk toplum yapısını belirleyen ana unsur; geçmişte yaşanan travmalara (Kırım, Kafkasya ve Balkanlarda yaşanan katliamlardan (…) 15 Temmuz İşgal Girişimine kadar ki dönem) bağlı olarak ortaya çıkan gruplaşma, kutuplaşma, çatışma ve parçalanmadır.
– Bu çatışma ve parçalanma alanları kuşaklar arası çatışma, dini kurumlarda çatışma, mezhepsel çatışma, kültürel ve siyasal alanda çatışmayı tetiklemiştir. Bu travma ve çatışma süreçlerini görmezden gelerek yapılacak tüm çalışmalar, fazla bir anlam ifade etmeyecek ve başarı şansı olmayacaktır.
– Nitekim salgın hastalıklar insanlık tarihinde çok görülmüş, ama hiçbiri de kalıcı olamamıştır. Lakin; bazı bireysel vakalar ve patolojiler ise kalıcıdır. Ve bu kalıcılık toplumda psikolojik ve sosyolojik çatışmalara neden olmuştur. Salgınlar geçip giderken onlar hayatın ve bizlerin canına okumaya devam ederler…