Bugün itibarı ile hep birlikte Allah (CC)’ün en kıymetli ayı olan Ramazan ayının 13. Gününü idrak ediyoruz. Rabbim tutmuş olduğumuz oruçlarımızı izzeti dergâhında kabul buyursun inşallah. Eğer rabbimiz kısmet ederse, hep birlikte 30 gün boyunca farz olan oruçlarımızı tutup, nafile olan teravih namazlarımızı kılacak ve o kutlu bayram gününe kavuşacağız. Bildiğiniz üzere, rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan ayı, tüm kırgınlık ve dargınlıkların ortadan kalktığı, güçlünün güçsüze yardım ettiği, mukaddes bir aydır. Bu mübarek ayda, kitabımız Kur’an’ı Kerim insanlık âlemine inmiş, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi bu ay içerisinde yer almıştır.

Her daim diyorum ki ‘’İyi ki Müslüman bir ana-babadan doğmuş ve iyi ki Müslüman olmuşum.’’ Çok şükür inancımla, Müslüman kimliğimle de gurur duyuyorum. Zaten İslâm’ı iyi bilen bir kimsenin gurur duymaması da mümkün değildir değil mi kıymetli dostlar? Çünkü İslam, Allah’ın indindeki tek ve hak olan son dindir. Ve İslâm’ın izah edilemeyecek, açıklanamayacak hiç bir yanı da yoktur. Yani İslâm eksik değildir. ‘’Eksik olan ezik olan İslam’ı hakkıyla yaşayamayan bizleriz…’’

Eziklik derken aklıma birden geçen gün yaşadığım bir hadise geldi. Müsaadenizle konuyu dağıtmadan sizlere arz edeyim. İşim gereği bu aralar sıkça seyahat ediyorum. Dolayısıyla birçok kez sevdiklerimle maalesef aynı sofrada iftar edemiyorum. Yine bir akşamüzeri iftar etmek için daha önce de düzenli olarak gittiğim restoranlardan birisine gittim. Ramazan öncesi her zaman beğenerek yediğim yemeği sipariş ettim. ‘’Garsona oruçlu olduğumu yemeğimi de iftar vakti alacağımı ifade ettim.’’ Oruç tutmayanların çatal kaşık sesleri arasında akşam ezanını bekler iken, siparişim olmayan ufak tefek iftarlıklar masama gelmeye başladı… Bilirsiniz hurma, tereyağı bal falan… Ne bileyim bu kadar küçük ayrıntıların her zamanki ödediğim faturayı %50 artıracağını! Neyse bir Müslümana asla yakışmayan bu fırsatçılık başka bir yazının konusu olsun… Ben başka bir şeye dikkatinizi çekeceğim.

Peygamber efendimizin ‘’iftar sırasında dua edenin duası reddolunmaz’’ hadisine istinaden ezan okunmaya çok az vakit kala, masaya doğru az bükülerek açtım ellerimi sessizce kimseyi rahatsız etmeden iftar duamı ediyorum. İstemeden derhal benim gibi birkaç masada iftarı bekleyen kardeşlerime ilişti gözlerim… Bırakın el açıp dua etmeyi, dua ettiğim anlaşılmasın diye dudaklarını bile hareket ettirmediklerine maalesef üzülerek şahit oldum. Neyse, etrafımdaki oruç tutmayan kişilerin bakışları ile yapmış oldukları mahalle baskılarına ve mobinglerine maruz kalarak ben duamı etmeye devam ettim. Derken Ezan-ı Muhammedi okundu ve orucumu açtım.

Anladım ki gözden sürmeyi çaktırmadan çekenlerin, küresel cahiliye düzeninin, her alanda Müslümanlara yönelik kuşatma projeleri, hızından hiçbir şey kaybetmeden sürüyor. Bu kültürü hazmetmiş, Müslüman isimli insanları da çok seviyorlar! Açıkçası kimsenin oruç tutup tutmaması kimseyi ilgilendirmez. Hatta oruç tutmayanları aşağılama ya da tekfir etme hiç kimsenin haddi değildir. Çünkü Allah Malik-ül Mülk’tür. Oruç tutmayanların da sahibi Allah demektir. Yani oruç tutmayanları da isterse affedebilir. Ve bu durum bizi zinhar hiç ilgilendirmez.

Lakin ben bizdeki bu ezikliğe takıldım doğrusu… Soruyorum size nüfusunun %90’ı Müslüman olan bir ülkede ‘’Namaz kılmak, oruç tutmak, dua etmek vs. kısacası Müslüman gibi davranmak bir eziklik sebebi midir?’’ Hristiyanların şartlar ne olursa olsun. Sevinirken, üzülürken, otururken, yürürken, koşarken, handa, hamamda, yemekte ulu orta ‘’İstavroz çıkarmasını’’ yani Haç hareketini yapmasını (sağ elin başparmağını sırasıyla önce alnına, daha sonra dudaklarına ve son olarak göğsüne değdirmesini) hiç garipsemiyoruz değil mi? Yapmış olduğu bu hareketle de ”İsa Mesih’in sözleri zihnimde, dudaklarımda ve de kalbimde olsun” demesi bizleri hiç ama hiç ilgilendirmiyor değil mi? Peki hemen hemen ligimizde top koşturan bütün ecnebi futbolcuların gol sonrası bu hareketi yapması ve iki işaret parmağı ile havayı işaret ederek yukarıya bakması bizi ilgilendiriyor mu? Evet, bu da bizleri ilgilendirmiyor…

Lakin avucumuz patlarcasına biz bunları alkışlarken, okul yaşındaki küçük çocuklarımızın mahalle arasında top oynar iken gol sonrası bu hareketi yapması sanırım biz Müslümanları artık ilgilendiriyor!

Demem o ki dostlar; Muhafazakâr, milliyetçi, dindar kesimin, yani bizlerin artık bu ve benzeri ezikliklerden acilen kurtulması gerekmektedir. Biz Müslümanların ‘’karşı tarafa şirin gözükme, yaranma çabalarından ve beni sevsinler hastalığından’’ bir an önce kurtulması gerekir. Gayrı Müslimlere gösterdiğimiz hoş görü kadar, kendi içimizde birbirimize de göstermeliyiz.

‘’Güneşin perdesi de kendi ışığıdır. Ondan nasipsiz olan yarasadır, gecedir…’’ Hz. Mevlana