Bugün 1 Mayıs…

Yani “Emek ve Dayanışma Günü”…

Bandista da dinleyebilirsiniz, Dervişan’da…

Yahut Can Yücel’in “İşçe Marşı”nı okuyabilirsiniz:

“Tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark

Ve durdu muydu bir gün bu kör, avara kasnak

Bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak

Sen de o dünyadansın sınıfın bil safa gel

Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel”

Bugün bütün dünyada birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele için milyonlar sokakta. Pek çok ülke resmi tatil yapıyor.

Ülkemizde ilk kez 1923’te resmî olarak kutlanmaya başlanan 1 Mayıs, nice acılar, gözyaşılar, sömürü, suiistimal bırakmış ‘kara’ bir gündür aynı zamanda. Hakkını aramak için meydanları dolduranların provoke edildiği bir gün olmuştur.

NATO konseptinin en dinamik ve en kullanışlı projesi olarak 1970’li yıllara damgasını vurmuştur 1 Mayıs…

‘Kötü adamlar’ elinde çirkin bir silaha dönen bu güzel “Emek ve Dayanışma Günü” çok şükür 2009’da TBMM’de kabul edilen yasa ile resmi tatil ilan edilmiştir. Böylece işçi ilk kez kendi gününde bayram yapabilme imkânına kavuşmuştur.

“Efendim, bu gâvur icadını neden kutluyoruz!” diye sert çıkanlar var. Sanki nice gâvur icadıyla yatıp kalkmıyormuş gibi…

Onlara, Efendimiz’in “İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz” hadisini hatırlatmak isteriz. Ve bir hadisi daha:

“Allah Teâlâ buyurur ki: Üç kimse vardır. Kıyamet günü ben onların hasmıyım. Ben, her kimin hasmı olursam, onu helâk ederim. O üç kimse şunlardır:

1. Bana karşı söz verip, sonra vaadinden dönen,

2. Hür bir kimseyi (köle gibi) satarak parasını yiyen,

3. Bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip de ücretini vermeyen kimsedir.”

O yüzden bizim işçi bayramımız gâvurun işçi bayramından yüzlerce yıl önce başlamıştır zaten…

Rabbimiz “O en alçak (dünya) hayat(ın)da geçim (sebep)lerini aralarında biz taksim ettik ve bir kısımları, diğer bir kısmı emre âmâde (bir şekilde hizmet eden) bir kimse edinsin diye biz onların bazısını (zenginlik hususunda) diğer bir kısmın fevkinde farklı derecelere yükselttik” (Zühruf Sûresi) buyurmuyor mu?

Dönelim…

Fitre, sadaka, zekât müessesesi bir bayram müjdesi değil midir bize?

Bu dünyadan giderken sadece amellerimiz bizimle beraber gelecek. Bir de erkekler 7, kadınlar ise 8 metre kefen…

Merkezine insanı almayan hiçbir ekonomik model başarılı olamaz. Sadece kendini, çevresini düşünen bir ekonomi politikası refahı toplumun tüm kesimlerine yayamaz.

Ucuz iş gücü, istihdam yetersizliği dolayısıyla işsizlik, eşit işe eşit ücret duyarsızlığı, vergi yükünün büyük bölümünün işçinin sırtına yüklendiği bir sistem, tedbirsizlik sebebiyle yaşanan iş kazaları, gelir ve üretimden elde edilen gelirin bir zümre tarafından bölüşüldüğü bir emek sistemi…

Bugün asıl konuşulması gereken bu tür meseleler olmalı.

Sosyal barış konusunda Rabbimiz ve Efendimiz zaten parolayı vermiş, yolu göstermiş. Kendi elimizle bozduğumuz bu sistemi nasıl tamir edebilir ve ‘kul’ faydasına döndürebiliriz, ona bakmamız gerekiyor.

Yani işin özü şu: “Kimin elinin altında bir kardeşi bulunuyorsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara kaldıramayacakları işleri yüklemesin, eğer yüklerseniz kendilerine yardım ediniz.” (Buharî)

1 Mayıs İşçi Bayramımız kutlu olsun…