Aslında Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan etmesinin 25. yılı münasebetiyle Bosna-Hersek’i ve onun efsanevi lideri Aliya İzzetbegoviç ile alakalı bir yazı hazırlamıştım.

Fakat gelin görün ki bulunduğum yerde elektrikler kesildi ve saatlerdir de gelmedi. Ben de yazdığım yazıyı oradan alamayınca tablet bilgisayardan aslında bir kaç gündür içimi kemiren konuyu ele almaya karar verdim.

Bu yine biraz serzeniş ve özeleştiri yazısı olacak. Evet, bizler pek çok eften püften şeyi “sorun”, en büyük “dert” olarak tartışırken; yoktan sebeple birbirimizin boğazına sıkacak şeyler bulurken dünyanın başka bir köşesinde insanlar açlıktan ölmeye devam ediyor.

Söylemesi bile ne kadar kolay “birileri ölüyor”, hem de “açlık”tan!..

Somali’de sadece geçtiğimiz hafta sonunda 100’ü aşkın çocuk açlıktan öldü. Şu anda ülke nüfusunun yarısı yardıma muhtaç hale geldi. Resmi rakamlara göre 1 milyon kişi acil açlık sınırında. 70 bin çocuğun acil tıbbi yardıma ihtiyacı var.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bu hususlara dikkat çekmek için ülkeye bir ziyaret yapmış. (Aslına bakarsanız sembolik olmaktan öteye geçmez.)

Sadece Somali değil Sudan’da Afrika’da bu hususta en kritik durumda olan bir diğer ülke. Afrika’nın büyük çoğunluğunda açlık sıradan bir hale gelmiş durumda.

Kimlerin çıkardığı, asıl gayesinin ne olduğu hiç anlaşılamayacak olan savaşlar da maalesef devam ediyor. Bu iki komşu ülkeye komşu diğer ülkelerin de pek farkları yok.

Peki biz onlar ölürken neyi tartışıyoruz; 3 milyon Suriyeli’nin bizim ülkemizde işi ne? Öyle ya bu ülke bizim tapulu malımız ve sonsuza dek öyle kalacak. Dünyada savaşlar oluyormuş, insanlar canlarını kurtarmanın derdine düşmüşler ama bize ne? Dünyanın farklı yerlerinde her gün onlarca insan açlıktan ölüyormuş bizim umurumuzda mı?

Nasıl olsa biz dört mevsimi bir arada yaşayabilen, her türlü verimliliği ve güzelliği barındıran cennet gibi bir ülkeye sahibiz ya başkası neden bizi ilgilendirsin? Biz, gündelik işlerimize bakalım. Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda. Her gün çöpe dökülen yemek ve ekmek ile milyonlarca insan açlıktan ölmekten kurtulurmuş hiç aklımıza gelmez ki.

Öyle ya, sanki bu ülke istiklal mücadelesi vermedi, seferberlik ve yokluk dönemlerinde ekmek “karne” ile alınmadı. İnsanlar Kurtuluş Savaşı’nda yiyecek hiç bir şey bulamayınca hayvanların dışkılarındaki arpa ve buğday tanelerini tek tek ayıklayarak karnını doyurmaya çalışmadı.

Cenab-ı Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de belirttiği gibi insanoğlu ne kadar unutkan ve de ne kadar nankör…

Çocuğumuz sağlıklı beslensin diye her türlü fedakârlıktan kaçınmayız. Yiyeceklerin en iyisini, hatta organik olanını bulabilmek için her yolu deneriz. Akşam eşimizin veya annemizin bin bir zahmetle hazırladığı yemeği de beğenmeyip “Yine mi?”, “Başka bir şey yok muydu?” diye burun kıvırırız.

Neyse lafı fazla uzatmayım, eskilerin tabiri ile “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin.” Bizim başımıza gelmez demeden önce gerekeni de yapmak lazım gelmez mi?

Rabbim kimseyi açlıkla terbiye etmesin, güzellikler sizinle olsun…

Somali’de sadece geçtiğimiz hafta sonunda 100’ü aşkın çocuk açlıktan öldü. Şu anda ülke nüfusunun yarısı yardıma muhtaç hale geldi…