Hepsi iyi eğitimli. İnsan hakları ve düşünce özgürlüğünü savunan; emekçilerin, kadın ve çocukların haklarını müdafaa eden, Türkiye’nin önde gelen pek çok medya kuruluşunda çalışmış gazeteciler, akademisyenler onlar. Tüm söylemlerinde Emperyalist ve Kapitalist sömürü düzenine karşı insanı, doğayı ve canlıları koruyan ifadeleri güçlü bir şekilde bulabilirsiniz. Peki gerçekten öyle mi?
30 yılı aşkın bir zamandır ülkemize kan kusturan, şehirlerimizi yangın yerine çeviren, kadınları ve çocukları gözlerini kırpmadan vahşi yöntemlerle öldüren, camii basıp insanları namazda katleden, köyünün yolunu inşa eden emekçileri, öğretmenleri, doktorları, hemşireleri kaçırıp infaz eden gözü dönmüş bir örgüt var.
Eğer bu satırları 100 yıl sonra okuyan birisi olsaydı, yukarıda vasıflarını saydığım ülkemizin iyi eğitimli, özgürlükçü akademisyen ve gazetecilerinin bu suçlarını saymaya sayfaların yetmeyeceği terör örgütü PKK’ya karşı mücadele ettiğini düşünürdü.
Oysaki insan hakları ve demokrasi sözcüklerinin havada uçuştuğu, istismarın ve yalancılığın, göz boyamacılığın zirve yaptığı bu “aydın” muhitlerde PKK gibi diğer tüm terör örgütleri de oldukça popüler.
Büyücülüğün Ortaçağ’da kaldığını sanırdım. Oysaki süslü ve parlatılmış sözcüklerle, bu sözcüklerin muhtevasının tam zıddı işler kastedilebiliyor; insanlar ise adeta büyüleniyorlar. Milletimize karşı en kanlı savaşı yürüten örgütün dilinde daima barış var. 50 bine yakın insanımızı hunharca katledenler, insan haklarını en fazla savunanlar. Düşünce özgürlüğünü diline dolayanlara bakın: Bu milletin düşünce ve inançlarına karşı en küçük bir saygı duydular mı?
Hadi bunu geçelim. Milletimizin haklarını savunmalarını onlardan beklemiyorum. Müdafaa etmek için ön saflara atıldıkları PKK’ya bir baksınlar. Ondan daha fazla örgüt içi infazı kim yapmıştır? Örgütün Gazetesi Özgür Gündem‘e sahip çıkmak için nöbetleşe genel yayın yönetmenliğine soyunan bu aydınlara sormak lazım: Örgütün talimatlarına yeterince uymadığı için öldürülüp Nusaybin’de bir telefon direğine asılan 0 gazetenin muhabiri Mecit Akgün için de nöbet tutacak mısınız?
Türkiye’de feminist hareketin öncüsü Ayşe Düzkan‘a; Galatasaray mezunu, Fransa’da hukuk tahsili yapmış, Atatürkçü Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarlarından Ragıp Duran‘a; ülkemizin en önemli Türk dil bilimcilerinden ve bir asker çocuğu olan 72 yaşındaki Necmiye Alpay‘a; İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilimdalı’nda öğretim üyesi olan ve İnsan Hakları Vakfı kurucusu Şebnem Korur Fincancı‘ya; ülkemizin en önemli matematikçilerinden Ahmet Nesin‘e sormak lazım: Ülkemize, insanımıza savaş açmış; ABD’den aldığı silahlarla sadece bize değil, Suriye ve Irak’ta masum insanlara kan kusturan bir örgütü ve onun yayın organını neden savunursunuz?
Hayır. İnsan hakları ve düşünce özgürlüğü ile başlayan cümleler kurmayın. Artık midemiz kaldırmıyor.