Demokratlık öyle birkaç üniversite bitirmek, bilmem kaç dil bilmek, yurt dışında mastır doktora yapmakla falan olunmuyor.
Demokraside bir avuç elit sınıfın hoşuna gittiği, işine geldiği gibi oluşan bir rejim değildir.
Bugüne değin toplum ve siyasete dayatılan işte bu seçkin sınıfın taklitçi, içi boş, tarihinden kopuk ve kültürel değerler ile zerre örtüşmeyen dogmaları oldu.
İdeolojik bir sistematik içinde yürütülen bu güdümleme, artık eski Türkiye’nin karanlık ve arızalı zihninin derinliklerine gömülse de , henüz tortularından kurtulabilmiş değiliz.
Bu çok normal. Toplumsal ve siyasal köklü değişimler, her daim sancılı olur ve zaman alır.
İşte son süreçte yaşanan bu can sıkıcı ve sinir bozucu tartışma ve yaftalama hali, kalan tortunun can çekişleridir sadece.
Yıllardır ülkenin her zemininde oluşmuş statükoyu elinde tutan, Kendini milletin ve iradesinin üstünde gören bu eski Türkiye artıkları, alışılagelen, çürümüş yöntemleriyle safralarını kusmaya devam ediyorlar.
Eski Türkiye’nin kalemşörlerinden sofistike faşist, adını dahi anmayı kendime azap gördüğüm gazetesinde, aklınca kofti bir ironi ile hükümeti askere jurnalliyor.
Bu zihniyet, ülke tarihindeki darbe süreçlerinde askeri alkışlayan, yalayan, destekleyen goygoycu takımıydı.
Kirli kalemleri ve hastalıklı beyinleri ile ”Askeri cunta’nın “ her türlü zulmünü, hukuksuzluğunu meşrulaştırmak için adeta birbirleri ile yarış tutar haldeydiler
Solcusu sağcısı, yazarı çizeri, kürdü alevisi, muhafazakarı olmayanı, inançlısı inançsızı toplumun ezilen, haksızlığa uğrayan tüm kesimlerini köşelerinde, gazetelerinde lekelediler, suçladılar infaz ettiler.
Manşetleri ile darbe çağrısı yapan, hükumet deviren, farklı düşündüğü farklı yaşadığı için insanları hedef haline getiren bu zulüm şebekesi, tarih olmuş yöntemlerin tekrar hayat bulması adına beyhude çabalar sürdürmeye devam ederken ,aynı anda komik, zavallı, acınası hallerini de saklayamaz duruma düştüler.
En iyi Kürt ölü olandır diyen aristokrat faşistlerin omurgasız sevicileri, ucuz tetikçileri.
Oyunuzu HDP ye verin diye çaresiz serzenişler de bulunup, ardından gelen yalandan zaferleri en lüks mekanlarda şampanya ile kutladınız.
Kemalist kimliğinizin gölgesine saklanıp yıllarca ülkenin en ballı kaymağını keyifle kursağınıza indirdiniz.
Bu statükocu kimliğinizle canına okuduğunuz Kürtlere can simidi gibi sarılıp, emperyalizmin uşaklığına soyunmuş PKK’nın gönüllü yayın organı oldunuz.
Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partinin çatısı altında İran’la beraber kendi ülkenize savaş ilan ettiniz.
Yetmedi, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden, topraklarına, sınırlarına tecavüz eden Putin’in gönüllü koalisyon ortağı oldunuz.
Ne yapsanız ne etseniz nafile. Artık zerre itibarınız, güvenirliğiniz kalmadı. Siz bu ülkeye tarihinin en büyük ihanetlerini ettiniz.
Bazılarınız 360 derece çark etti. Tükürdüğünü bir güzel yaladı. Yetmedi yandaş diye yaftaladığınız medya ve yazarlarını dahi kıskandıran performanslar koydunuz ortaya.
Nasıl kıvırırım da yırtarım bu işten misali oynamadık tarafınız kalmadı.
Daha dün en hümanist kürt sevicisiyken, bugün Bölge’de hendek terörü altında can çekişen, hayatlarını kaybeden masum çocukları ,kadınları bile ağzınıza almıyor, en ufak insani tepkilerde bile bulunmuyorsunuz.
En ironik, en masum, en terbiyeli ifadeyle “Bu kadar riyakarsınız işte”
Rizeli bir dostumun dediği gibi; Oranız buranız oynamadan “ içi dakkaa telikanli olun da”