Yıkımı tartışmalı hale gelen Tuzla’daki Ermeni Çocuk Kampı (Kamp Armen) ile ilgili tedirgin bekleyiş sürüyor. Bugün adını artık herkesin duyduğu Ermeni Çocuk Kampı , 1970’li yılların karanlık günlerinde de çok bilinen yerlerden biriydi. Halen çözümlenemeyen karanlık bir suikaste kurban giden Ermeni Gazeteci-Yazar Hrant Dink, çocukken inşaatında çalıştığı bu kampta Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) Örgütü’ne katılmaya karar vermişti.

Bu tespit, Hrant Dink’in çocukken sığındığı Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin bugünkü papazı Krikor Ağabaloğlu’na ait. Arkadaşı Hrant’ın mezarı başında Türkçe dua okuyan görüntülerinden hatırlayacağınız Ağabaloğlu’nun verdiği bilgilere göre, 70’li yıllarda artan milliyetçilik ve ASALA olayları Türkiye’de bazı kesimleri kışkırttı. Kampa saldırılar başladı. Hrant ve arkadaşları bu saldırılardan çok etkilendi. Sözde milliyetçiler öteki, yabancı, azınlık düşüncesini kışkırttılar. Kampı koruyan Hrant ve arkadaşları devletin belli kesimlerince mimlendi. Bir grup geliyor, Ermeniler aleyhinde sloganlar atıyor, geceleri kurşun yağdırıyordu.

Marsilya’da yaşayan kilisenin ve kampın o zamanki yönetim kurulu başkanı Hırant Güzelyan ise, 1976’da gece açılan ateş sonucu yaralananlardan. Kurşun sağ omzundan girip önden çıkmış…

Jandarmadan, polisten yardım yok…

Hrant Dink böyle bir atmosferde örgüt saflarına katılmış.

Hrant Dink’in bir başka yakın arkadaşı ise onun örgüt bağlantısını bir çeşit gönül bağı olarak niteliyor. Adının açıklanmasını istemeyen arkadaşı Dink’in örgüt bağlantısı hakkında şunları söylüyor: “TKP/ML kurucusu İbrahim Kaypakkaya’nın ekibinde çok sayıda Ermeni vardı. Biraz oradan bir bağ var. 1915’te Şafi Kürtlerin saldırısına karşı Aleviler bölgelerine alarak Ermenilerin bir kısmını korudu. Bir de bunlar hep Aleviler arasında büyümüşler. Hrant da Malatya’daki Alevi mahallesinde büyümüş. Kendisiyle bu konuyu çok konuştuk. Bir gönül bağı gibi bir bağ var. Örgütsel bir bağ bulunamadı. Hiç kimsenin listesinde adı çıkmadı. Birkaç afişleme işinde bize yardım et diye götürmüşler. Gözaltından sonra örgüt ve çevresiyle temasını kesmiş.”

Çocukken kilisede barınmasını sağlayan Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin eski Yönetim Kurulu Başkanı Hrant Güzelyan, Hrant Dink ile son görüşmesini şöyle anlatıyor: ”Geçen yıl Haziran ayında İstanbul’a geldim. Kilisede ya da otelde kalmayı planlıyordum ama Hrant izin vermedi. Bakırköy’deki evinde 17 gün misafir etti. ‘Her zaman gel ev senindir’ dedi bana. Çok sevindim, fırsat oldukça gelmeyi düşünüyordum. Son görüşmemizde ‘Benim için dua et, korkuyorum’ diyordu. Hatta, ‘Fransa’ya gelsem orda kalabilir miyim, geçinebilir miyiz?’ diye soruyordu. Sonra acı haberi aldık. Buna pisi pisine ölmek denir.”

Hrant Dink Fransa’ya gitmek istese de gidemezdi; çünkü pasaportu yoktu! Yasaklıydı! O yasak da Sadettin Tantan ve İsmail Cem döneminde kaldırıldı.

1915, mübadele, 6-7 Eylül Olayları, 70’ler, 80’ler derken azınlıkların uğradığı 100 yıllık mağduriyet, 100 yıl sonra da olsa son 13 yıldır giderilmeye çalışılıyor. Büyük bir toplumsal koalisyonla iktidara gelen AK Parti hükümeti döneminde azınlıklar için yapılanlar çok önemli. Ayrıca azınlıklara iade edilen haklar, mülkler lütuf değil, bu toprakların asli unsurlarından zorla alınanların geri iadesidir.

Bu arada, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem, bu kampın kamulaştırılarak arazinin cemaate tahsis edilebileceğini söyleyerek güzel bir formülü devletin gündemine getirdi. Yıkımı durdurulan kampın kaderi önümüzdeki günlerde belli olacak.